Ne hüzündür gecenin içinde yıkılmış bedendeki,
ne sessizlik,
Ne uzak iniltiler, duyulmayan tellerden parmakların çektiği,
Kemikler kadar beyaz hangi uçuşu flütlerin
Yusyuvarlak ay hiçbir şey duymadan çekilirken ötelere.
Bir dağlama demiri olarak yakıcı bir ateşin anısına
hemen benzeyen sen, nereden geliyorsun,
Seni anlayan bir başın yorgun varoluşunda
yatıştırırken kendini?
Gülün rengini ya da yaşamı istiyorum,
Kırmızıyı ya da yaşamın çıldırtıcı sarısını istiyorum,
Rengin kırıldığı o tüneli istiyorum
Ölümün gülen ağzındaki sahte siyahlığı.
Kim seviyor beni? Kim söylüyor
aşkın bükülmüş bir balta olduğunu,
Bedenini belinden bölen bir bezginlik,
Acı dolu bir kemer, içinden ışığın
Kimseye asla dokunmadan hızla geçtiği?
Kalbin bir yağmur mu yoksa bir kenar mı olduğunu
bilmek istiyorum,
İki kişi birbirine gülümsediğinde bir yanda kalan nedir,
Ya da yalnızca bir sınır mıdır, iki yeni el arasında
Hiç parçalanmayan sıcak bir deriyi sıkıştıran.