"Yazın"ın kendi kendini sorguladığı bir zaman diliminde, kimsenin kimseyi kesmediği gerçeğiyle burun buruna gelivermek eğlenceli bir çelişki belki de. Yine de, "kör bir bıçak olup" deli danalar gibi dolanmanın alemi yok tabii. Uzaklarda bir yerde, bizlere göz kırpıp duran bir ışığın yanmakta olduğuna inandırmalıyız kendimizi. Yazının gücü de burada zaten. Şu "dört bilinmeyenli koca dünyaya" başka türlü nasıl dayanılabilir ki.
Ayaklarımızın üstünde durabiliyoruz ve bu bir şeylere başlamak için yeterli bir neden aslında. Sonrası yine bizlere kalmış. Sorgulayan sorgulanan, kesen kesmeyen, ama mutlaka kendi sorunlarına kendince yanıtlar arayan günümüz insanının trajedisine kulak kabartmayı sürdürmeliyiz. İşin güzel yanı, bu kocaman sorulara yanıt bulmakla ilgili bir belirti yok ufukta. Böylelikle&;#59; ironi "iz sürüyor", gözlem soru işaretleriyle arkadaşlık ediyor ve anlam yepyeni bir kapı aralıyor. Ötesi, tıpkı öyküdeki gibi: "Kimse kimseyi kesmiyormuş, ne gam!"