Arka fonda kıyamete sayılı günler kala son günlerini yaşayan eski İstanbul halkı, ön planda ise geç bulduğu ve çabuk kaybetmek istemediği aşkı ile gerçeklerin peşinde koşan Settar... Doğumu sırasında annesinin ölümüne sebep olduğuna inanarak suçlulukla büyüyen roman kahramanımız, askerlik dönüşünde babasının ölümünden sonra fotoğraf makinası ile yalnız bir hayat yaşamaya başlıyor. Ve bir gün kıyamet söylentisi ile İstanbul'u sisler kaplarken Settar'ın hayatındaki sisler tam tersine dağılmaya başlıyor. Çünkü bildiğini sandığı şeylerin gerçekten 'sanma' halinden başka bir şey olmadığını öğrenince, gerçeklerin peşinde İstanbul sokaklarını arşınlıyor.
İsmail Güzelsoy kalemini çok sevdiğim bir yazar. Onu okurken hayaller ve gerçekler birbirine karışıyor. Çiçekler, kuşlar dile gelirken, insanlar bitkilere, nesnelere dönüşüyor. Ve bunu öyle güzel, öyle bir bütünlük içinde yapıyor ki; okurken bu nasıl bir bakış açısı diyorsunuz. İyilik ve kötülük etrafında dönen bu son kitabında da diğer kitaplarındaki kimi tanışlara selam ediyor