Halit Ziya Uşaklıgil, Türk romanının büyük ustası. Serveti Fünun dönemi romanlarının üçüncüsü. İlk okuduğum eseri Mai Ve Siyah ilgimi celb etmişti. İkinci eseri ise Kırık Hayatlar. Kitaba başlarken, lisanından dolayı kaygı duyuyordum, bilakis okumaya başlayınca yanılarak dersimi almış oldum.
Eserde, tam olarak anlatılmak istenen şu: "Ne
Kırık Hayatlar , hâlâ kanayan yaraların romanı. Yazıldığı tarihten günümüze kadar devam eden süreçte değişmeyen bir şey varsa oda kadına yönelik şiddet. Gerek psikolojik gerek fiziksel şiddettin hâlâ önüne geçilememiş olması ne acı. Kaldı ki kadınlarımız, metalaşmış bir varlık olmaktan da kurtulmuş değil. İçim kan ağlayarak okuduğum bu romanı dilerdim ki geçmişte insanlar ne acılar çekmiş notuyla bitireyim. Ne yazık ki Halit Ziya'nın belki de konusuyla güncelliğini yitirmemiş en iyi kitabı. Marazla doğanların marazla öldüğü bir acı anı...
Kırık HayatlarHalid Ziya Uşaklıgil · Romos Yayınları · 20161,629 okunma
Kırık Hayatlar'da, yazarın, aile kurumunun kutsallığı, evlenme yöntemleri, gelenekler, eş seçiminde aile baskısı, komşuluk ilişkileri gibi konulardaki dikkatleri görmek mümkündür. İç içe geçmiş çeşitli yaşam hikâyelerinin verilişindeki okuru yormayan düzen, eseri başarılı kılmaktadır.
Romanda ele alınan başkahraman Ömer Behiç; evli, iki kız çocuğu babası olan bir tıp doktorudur. Zamanın kibar geçinen, yozlaşmış ailelerinden birinin kızı olan Neyyire, bu doktoru baştan çıkarmıştır.
Ailesi ile gizli ilişkisi arasında bocalayan Ömer Behiç'in küçük kızının menenjite yakalanarak ölümü sonrasında, bu durumu manevi bir uyarı olarak düşünüp, evine dönmesi yazarın aile kurumuna verdiği önemi göstermektedir.
Romanda ağır bir dil ve olabildiğine uzun cümleler kullanılmıştır. Romanın kendine özgü bir okuma tadı var. Karakterler ince elenip sık dokunulmuş aynı zamanda erkekler ve kadınların ruh tahlilleri yerinde yapılmıştır. İnsanın kendi duygularına mahkum olarak davranışlarını kontrol edememesi, bir hatayı bile bile tekrarlamanın nedenleri ve bu hataların kefaretleri oldukça iyi analiz edilmiştir.Okuması biraz zaman alsada kesinlikle okumaya değer .(BURADAN SONRASI İÇERİĞE DAİR BİLGİ İÇERMEKTEDİR) Mutluluk, huzur, namus ve onur kazanmak zor kaybetmekse oldukça kolaydır. Mutlu olduklarını düşündükleri zamanda insanların üzerlerine bir kaygı çökmektedir. Bu romanda iyi bir hayatının olduğunu düşünen Ömer Behiç başka hayatlara bakarak yeis içinde onlara acır ve onlara nasihatler vererek yol göstermeyi ister. Yakın arkadaşı Bekir Servet’in kadın düşkünlüğü ve eğlence peşinde koşmasını tasnif etmez ve onu kınar. Ama gittikçe sahip olduğu değerleri terk ederek yasak bir aşka tutulur. Bu aşktan en çok zararı eşi Vedide görür.Kendisinin asla yapmaya ihtimal vermediği her şeyi yine kendisini yaparken bulur .Bahsettiği ne kadar değer varsa hepsini çiğnemiştir. Bu sırada Bekir Servet kendisine çeki düzen vermiştir ve evlenmiştir.Ömer Behiç’in huzurlu yuvası derinden sarsılmıştır. Küçük kızı Leyla uzun bir hastalıktan sonra yaşamını yitirmiştir. Ömer Behiç yaptığı hataların diyeti olarak bu ölümün ona ceza olduğunu düşünmüştür.
TRT için verdiği röportajda Halid Ziya'nın Kırık Hayatlar diye tanımladığı insanları kendi Tutunamayanlar'ına yakın bulduğunu söylüyordu Oğuzcum Atay... Bu sözün üzerine okumaya karar verdim kitabı. Açıkçası hayal kırıklığına uğramadım desem yalan olur. Oğuzcum Atay'ın bu benzetmesine dayanarak Selim ya da Hikmet gibi karakterlerle
