Hangi dilde ağlar çocuklar,
Hangi dilde güler?
Ağlamak her dilde tek anlamda,
Çince, İngilizce, Türkçe...
Burnunu çeke çeke ağlamak,
Belki biraz çocukça.
Ağlamak hüngür hüngür,
Ağlamak, içini çeke çeke İnsanca.
Büyük ustan emeklilikten sonra memleketi Cide'ye yerleşip daha sakin bir hayat sürmek istemektedir. Fakat bütün çağdaşları gibi o da askeri yönetimin komünist yakıştırmasından nasibini almıştır.
Tarihi tarihçilerden değil tarihi yaşayıp kaleme alanlardan öğrenmek gerektiğini düşünenlerdenim. Tıpkı bır hastalığın sancısını en iyi hastanın bilmesi gıbı.....
Ben filmini izlediğim bir kıtabın sayfalarına bakmak istemem. Yıllar önce söyle bir cümle duymuştum 'Hababam sınıfı fılmı ve kıtabı bırbırine hiç uymuyor, benzemiyor.' Ne kadar doğru bir cümle bilemem..." Nerden çıktı bu şimdi" der gibisiniz!, Bu kitabın sayfaları arasına sıkışmış konulardan biri sadece...
Rıfat Ilgaz'ın kırk yıl önce kırk yıl sonra adlı kitabı anı tarzında yazılmış bir kitap. Yazar siyasi görüşü nedeniyle yıllarca takip altına alındığını ve 1980'den sonra , ömrünün son günlerini geçirmek üzere gittiği memleketi Kastamonu Cide'de gözaltına alınıp başından geçenleri dramatik bir şekilde anlatıyor. Hababam Sınıfı kitabının yazarı olan Rıfat Ilgaz, filmin yapılması sırasında ve film yayınlanırken, eserin kendisine ait olmasından bahsedilmemesini ve filmdeki bazı oyuncuların, sanki karakterleri kendileri yaratmış gibi bir algı oluşturduklarını belirterek buna itiraz etmeye hakkı olduğunu ama bu hakkını kullanmayacağını belirtiyor.
Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra Rıfat Ilgaz'ın bu kitabı anılarından oluşuyor. 80 darbesi öncesi olan durumu ve darbe zamanını birinci ağızdan anlatıyor. Kastamonu'nun Cide ilçesinde oturan yazar hem ilçenin gündelik yaşamından bahsediyor hem de o dönemde ki palazlanmaya çalışan cemaat tarikat yapılarından ama benim için en ilgi çeken kısım darbe olduktan sonra gözleri bağlı bir şekilde araçlarla sorguya götürülmeleri ve sorgulamanın olduğu kısımdı. 1980 darbesi gibi tarihi olayları merak edenler sadece bu dönemi anlatan tarih kitapları ile yetinmeyip buna benzer anı olarak yazılmış eseleride okurlarsa dönemi daha iyi anlar ve yorumlarlar. Dönemin tarihini bilmeden bu tür anıları okumanın dönemi anlama açısından faydasının çok kayda değer olmayacağını düşünüyorum. Keyifli okumalar.
Okuduğum kitaplarda üzülerek rastladığım dünya Coğrafyasında geçmişten günümüze dek süregelen bir uygulama bilim insanlarına, düşünürlere, yazar çizerlere iktidarın hoş bakmadığıdır. Bu bazen öyle bir hal alır ki sonu giyotinde bile son bulur. Bu uygulamadan ülkemiz sanatcılarıda kendilerine düşen payı almışlardır. Bu sanatçılardan biri de şair yazar Rıfat Ilgaz dır. 40'lı 50'li yıllarda İstanbul'da yaşamını sürdüren yazar günlerini ya gozaltilarinda ya da sanatoryumda geçirmiştir. Son yıllarını memleketi Cide’de sakin bir ortamda geçirmek eksik kalan romanını tamamlamak ister. O esnada 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi olur. Çalınan kapısında askerler vardır. Kendisini İnebolu üzerinden Kastamonu'ya Kantar Karakolu'na gotüreceklerdir. Usta yazar bu olayın kendince esprisini bulur. Geçeceği yollar yazdığı romanda yer alan yerlerdir. Hiç değilse buraları yakından görmüş olur anlatırım der. Geçen onca zaman içinde değişen bir şey olmadığını görür acı acı güler.
Dönem anılarını sevenler için öneririm.
Aslında 40 yıl önce 40 yıl sonra kitabı zamansız bir kitap, olay olarak belli bir zaman dilimini anlatıyor olabilir ama konusu, anafikri, sizde uyandırdığı düşünceler yaşadığımız zamana da uyuyor. Halkın yazarından halka mükemmel bir bakış açısı bu arada yazarın hababam sınıfı filmi ve oyuncakları, senaristi, yönetmeni hakkında fikirlerini okuduktan sonra filme bakış açınız değişebilir.
Kitabın adı: Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra
Yazarın adı:Rıfat Ilgaz
Okuyanın adı:Sıdıka Topal
Sayfa sayısı:100
Bu ülkenin yetiştirdiği güzel insanlarını neden gözden çıkarırlar. Hiç suçları yokken işkenceye maruz bırakırlar. Acaba adamcağız kime zararı varmış okuyor yazıyor okutuyor insan yetiştiriyor diye insan suçları mı bu ülkede suçlanır.
Eli gözü kapalı sorguya götürülürken seyre gelen insanlara ne demeli hay böyle insanlığın...
Tamı tamına 40 Yıl mahkemelerde geçer ömrü ah Rıfat Ilgaz ahhhh......