Parklarda, sokaklarda, damların üzerinde balonlar uçuşuyordu şimdi.
Her kapıdan, açık kalmış her pencereden, her köşeden balonlar fırlayıp çıkıyor, bir yerde buluşmak ister gibi hızla uçup gidiyorlardı havada.
Parklarda, sokaklarda, damların üzerinde balonlar uçuşuyordu şimdi.
Her kapıdan, açık kalmış her pencereden, her köşeden balonlar fırlayıp çıkıyor, bir yerde buluşmak ister gibi hızla uçup gidiyorlardı havada.
Dünyada canlı kalan tek oydu sanki.
Birden gökyüzündeki balonlara ilişti gözü.
Ne kadar çok balon vardı gökyüzünde.
Öyleyse dünyada kalan son canlı kendisi değildi. Balonlarda vardı dünyada. Başka balonlar.
Renk renk bir sürü balon gökyüzünden kendisine doğru geliyordu.
“Bütün bu insanların içlerinde, eksilen, yok olan, yiten bir şey vardı. Balonlarla birlikte uçup giden bir şey. Tek balon kalmamıştı kentte. Hepsi uçup gidiyordu. Bütün o insanlar, o uçup giden yok olan şeyin ne olduğunu anlamaya başlamışlardı şimdi. Yüzlerce balonun taşıdığı küçük çocuk, masmavi aydınlık bir gökyüzünde, küçücük bir nokta gibi kalmıştı. Daha aydınlık, daha mavi başka bir dünyanın yolcusuydular artık. Gökyüzünde küçüldüler, küçüldüler. Sonunda görünmez oldular.”