Hacmi oldukça kısa bir kitap. Yer yer geri dönüp anlamaya çalıştığım yerler de oldu. Çeviri iyi görünüyor. Yazar pek çok konuya peş peşe değinmiş.
Öncelikle insanda neyin kutsal olduğu sorusuna cevap arıyor. Sonrasında toplum ve birey ilişkisi üzerinde duruyor. Hak ve imtiyaz kavramlarını inceleyip, Bedbahtların ya da bahtsızların sessizliği ile ilgili açıklamalar yapıyor. Bedbahtlar hakkında iç sızlatan kelimeler seçip adalet kavramına yer veriyor ve cezanın işlevi üzerine fikirlerini belirtiyor. İyiliğin etkisi hakkında yaptığı açıklamaların ardından adaletin kurumsallaşmasını öneren paragrafla bu bölümü nihayetlendiriyor. Bu kısmı okurken onun yaşadığı darboğazı hissediyorsunuz ve yer yer Tanrıya da sığınan ama kelimelerini özenle seçmiş bir kadınla karşılaşıyorsunuz.
İnsana karşı yükümlülüklerin beyanı üzerine bir inceleme isimli ikinci bölüm; tüm alemin dışında yer alan bir alemin gerçekliği ile başlıyor. Başka gerçekliğin de iyiliğin temeli olduğunu belirtiyor. Bu kısımda yükümlülük, iktidar, rıza, insanların ihtiyaçları, hakikat ve ifade özgürlüğü, mülkiyet konuları üzerinde duruyor ve nihayetinde bunun bir beyanname olduğunu ifade ediyor.
Kitap, anarşist bir dünya görüşü savunusu yapıyor gibi görünse de nihayetinde yapılan kurumsallaşma ve mülkiyet gibi kavramlarla anarşizmden farklılaşıyormuş gibi görünüyor.