Halkımız martı besleme olayında mantık hataları yapmakta. Misal, kuşa kuştan büyük ekmek atan var. Kazara o ekmek kuşa denk gelse ölecek hayvan. İstanbul'da martı olmak bile riskli, yazık, her an ekmeğinin peşinde can verebilir kuş.
Sabahın köründe, sokaktaki kediler bile uyurken babamla evden çıkardık. Yürürken uyumayı o yaşlarda keşfettim. Bedenim uyanmış ama beynimin küçük bir bölümü uyanık. O küçük bölüm de bedenime sadece "yürü" komutu verebiliyor.
O gün kendime bir söz verdim, olur da ilerde bi arabam olursa yıkatmayacağım, varsın öyle pis kalsın.
(Her hafta benzincide beleşe dış yıkama yaptırıyorum).
Angela Nine, seksen yaşında, yolda zor yürüyor gelmiş yarışa katılmış. Dayanamayıp yanına gidiyorum.
"Ninecim ver elini öpeyim."
"Al."
"Çok sağ ol ninecim, çok iyi geldi elini öpmek."
"Sen de mi yarısacaksin?"
"Evet ninem de sen hayırdır bu yaşta?"
"Ne varmis yasimda!"
"Yüz elli var mısın sen?"
"Ay manyak!"
"Şaka yaptım ninem, ver öteki elini de öpeyim."
"İstemez istemez."
"Geçecem seni, hiç şansın yok, boşuna zorlama kendini."
"Aaa delirmiş bu ayol."