Elinizin altında bulunan kitap, "Damarlarımda dolaşan kütüphaneciliktir" diyen Muzaffer Gökman'ın anıları, gözlemleri ve eleştirilerinden oluşan bir yaşam birikimidir. Bu birikim, bir yandan Gökman'ın "Kitaplar Arasında 44 Yıl"ını çerçevelerken, bir yandan da İstanbul kütüphanelerinin yarım yüzyıllık tarihini vermektedir. Böylece, aynı kesit üzerinde bir "otoportre" oluşturan "kişisel" boyutla, içtenlik ve "humour" dolu bir eleştiriye bürünen "toplumsal" boyut birbiriyle kaynaşmaktadır. Konuya toplumsal açıdan yak1aştığımızda, bir bakıma kültürümüzün kökü derinlere giden ulu bir ağacı olan kütüphane ve kütüphanecilik sorunu karşımıza çıkar. Kökeninde "kitab"ın yer aldığı bu dünyanın, kamuoyunun geniş ölçüde yararlandığı ve ilgilendiği bir dünya olduğu elbette söylenemez. Okuyucudan gelen sınırlamaların yanı sıra, hizmetin sunulmasından doğan aksaklıklar da söz konusudur. Her şeyden önce, bilinçli bir sevgi ile uyumlu ve düzenli bir çalışmayı belli bir disiplin anlayışı içinde yürütmeyi zorunlu kılan kitaplık hizmetlerinin özlenen düzeye ulaştığı söylenemez. Bana kalırsa, bunun baş nedeni, toplumumuzun başka kesimlerinde de gözlediğimiz "memur' anlayışının henüz sultasını sürdürmekte oluşudur. Böylesi bir ortamda, gücünü çalışkanlık ve doğruluktan alan, işyerine başkalarından istediğinin fazlasını veren ülkücü yöneticiler en azından yadırganırlar. Böyle de olsa, kütüphanecilik çölünün insana iyimserlik veren "vaha"ları onların eseri olmuştur. Muzaffer Gökman, 1933 yılından bu yana içinde çalıştığı İstanbul kütüphanelerini ikili bir sınıflama içinde ele alı