Ölüm, her gün değiştirir elbisesini...
Ve çılgınlıklarla kuşatılmış bir dünyada, ‘tutsaklık’ en eski elbisesidir ölümün. Yaşlı bir kadının yıllar boyu biriktirdiği nefreti, tüyler ürpertici bir ceza makinesine dönüşmüştü. Her türlü zorbalığın kol gezdiği bir Latin Amerika ülkesinde, Cehennem’in küçük bir modelini kurmuşlardı; çığrından çıkmış bir dehşet, gözüne kestirdiğini yutuveriyordu...
Modesty Blaise, yaşamının yönünü değiş¬tiren bir insanın da bu Cehennem’de tutsak olduğunu anladığında, gizemli bir duygunun içini kuşattığını hissetti. Evet! Tehlikenin o güzelim soluğuydu bu... İskender’in kılıcı gibi bilendi Modesty... Artık, Cehennem’in düğümüne keskin bir ıslık gibi dalabilirdi....