Her şey yabancıydı, güzel ve biraz da anlamsız; okul kitaplarından ve kartpostallardan çıkarıp alınmış manzaralara benziyordu. İnsanın daha önce bir kez gördüğünü anımsar gibi olduğu, ama gerçekte kendisiyle hiç ilgisi olmayan manzaralar. Bütün bunlar gurbeti oluşturuyordu işte ve bundan böyle Klein’ın yeri bu gurbetti
Küçük küçük parçacıkları cımbızla devşirip bir araya getirerek eski bir porselen kutudaki kırık yeri onarır gibi, bu son günlerde olup bitenlere ilişkin anıları güçlükle bir araya toplamaya çalıştı. Küçük küçük bir sürü anı kırıntısı;
...bu kez doğrudan kendisine bakmıştı kız, giysilerine, duruş ve oturuşuna, saçlarına ve ellerine değil, onun kendisine bakmıştı, ondaki gerçek olana, değişmeyene...