Tanrının yarattığı dünyada bir insan, bir oğlan, hem yüce, hem aşağılık bütün içgüdüleri içinde barındırsın, dolayısıyla acı çekip umutsuzluklara kapılsın, mutsuz ve gülünç bir kukla gibi yaşamını sürdürsün, duruma seyirci kalan Tanrının bir oyuncağı olsun, akıl alır mıydı böyle bir şeyi? O zaman, evet, o zaman dünya baştan aşağı şeytanın bir oyuncağı sayılarak üzerine tükürülüp geçilmekten öte değer taşımayan bir nesneye dönüşmez miydi? O zaman Tanrının bir gulyabaniden, bir kaçıktan, sersem ve iğrenç bir palyaçodan ne farkı kalırdı?