Hamdi Kayapınar (Avcı)
"Ailem her zaman üç yaş küçük olan kardeşim Serkan'ı benden daha çok seviyordu. Babamsa beni sürekli olarak onun yanında dövüyordu. Serkan'a bir fiske bile vurulmuyordu. Ben de kıskançlıktan onu bir gün boğarak öldürdüm. Cezaevine girince okula gidemedim tabii. Çıktıktan sonra da kimse beni işe almak istemedi. Üstelik babam da sürekli beni aşağılıyordu. Bu iş benim için bir av. Bu şekilde hem ailemden, hem de toplumdan intikamımı alıyorum. Zaten ben avcıyım. Kurbanlarım da av. Avlarımın üstünden çıkan eşyalar da benim ganimetim."
Psikiyatrinin iddiası bütün ruhsal bozuklukların evrensel olduğu yönündedir. Yani bir Hintli'nin şizofrenisi ile bir Fransız'ınki aynıdır. Ruhsal bozukluklar evrenseldir,ancak bunun dışavurumu ülkeden ülkeye ve kültürden kültüre değişir.
Her seri cinayet, işleniş biçimi açısından belli bir mesaj içeriyor. Katil kurbanında kendisinden bir iz bırakıyor. Kurbanı hep boğazlayarak öldürmek, cesede belirli iz bırakmak, tecavüz etmek ya da belli bir organı almak gibi. Bu, katilin imzası yerine geçiyor.
FBI'a göre seri katillerin cinayetlerine imza atmalarının nedeni içten içe hissettikleri "durdurulma arzusu". (..) Ancak seri katil Ted Bundy bunun tam tersini söylüyor: Bundy'e göre katilden geriye iz kalmasının tek nedeni dikkatsizlik.
Seri cinayet filmlerinin seyirci çektiğini keşfettikten sonra bu konuda peş peşe filmler çeken film şirketleri bununla da yetinmeyip artık seri katillerden kahraman yaratmaya da başladılar. İlk kez "Kuzuların Sessizliği" filmiyle keşfedilen, Anthony Hopkins'in canlandırdığı "Doktor Hannibal Lecter" tiplemesi bütün dünyada fırtına gibi esti.
(..) Seri cinayet romanları, filmler, ünü dünyaya ulaşan FBI ajanları derken seri katillerin konumu her gün biraz daha sağlamlaşıyor. Ama akıldan çıkarılmaması gereken çok önemli bir şey var: Seri katiller popüler kültürün küçük bir parçası olarak kalamayacak kadar tehlikeliler.
Hakimin "Söyleyecek bir şeyin var mı?" sorusuna son duruşmada şu cevabı vermişti: "Söyleyecek bir şeyim yok. Arkadaşım Habil'e tecavüz eden mobilyacılardan intikam alıyordum."
Demirci yakalanmasaydı sekiz mobilyacıyı daha öldürecekti. Yani Habil ile tecavüze uğradığı yaşına tamamlayacaktı cinayetlerini.
Cavit İkbal:38 yaşında ve Pakistanlı.17 yaşında bir suç ortağıyla birlikte tam 100 çocuğu öldürüp asit bidonlarında eritti. Pakistan tarihinin en tüyler ürpertici katiliydi.
Öldürdüğü çocukların cesetleri parçalara ayırdıktan sonra asit fıçısına atan Cavit İkbal ile suç ortağına verilen ceza en az onların cinayetleri kadar ürperticiydi. Hâkim, kurbanları gibi önce demir bir zincirle boğulmalarına, sonra cesetlerinin 100 parçaya ayrılmasına sonra da cesetlerinin aside atılmasına karar verdi. İnfaz da bir parkta, kurbanların ebeveynlerinin gözünün önünde yapılacaktı.
"Beni ısırdı ve tırmaladı. Öldüğünden emin olana kadar boğazını sıktım. Daha sonra onu küçük parçalara böldüm. Etleri alıp odama götürdüm ve pişirip yedim. Vücudu ne kadar lezzetliydi bilemezsiniz. Tamamını yemem dokuz gün sürdü."
Psikiyatr Peter Lewinsohn'un 1993'te yayımlanan bir araştırmasına göre, artık birçok ülkede 1955'ten sonra doğanların, büyükanne ve büyükbabalarına oranla hayatlarının bir döneminde ağır depresyon geçirme olasılığı üç kat ya da daha fazla.