Korku ve İlham, Nöbette

Andy McSmith
Rekreasyonun her çeşidine tüketici tercihi olarak yaklaştığımız bir çağda, sanat ve kültürün, insanın medenileşmesine olan etkisini hafife alıyoruz. Bir diktatörlük, büyük sanat eserlerinin etkisinde kalmış olanları, görünüşte itaat etmeye zorlayabilir ama onları, hükümet propagandasının nihai gerçeklik olduğuna inandıramaz. Ahmatova’nın şiirlerini ya da Şostakoviç’in bestelerini özümsemiş bir Rus, Stalin’in son derece etkili baskı ve zulüm sistemiyle bile robota dönüştürülemez. Bariz çaresizliklerine rağmen bu sanatçılar, yaşadıkları dönemlerin tarihinde önemsiz karakterler değil, o tarihin birer parçasıydılar. Rus dilinde yazılmış en güzel şiirlerden bazıları, 1920’li yılların ağır kargaşası ya da Stalin’in habis bakışları altında yazıldı. Şostakoviç, Dördüncü, Beşinci ve Yedinci Senfonilerini ve diğer uzun soluklu eserlerini Stalin zamanında yazdı; Prokofyev, dünya klasik müzik repertuarında en popüler çocuk eserlerinden biri olan Peter ve Kurt ile muhteşem Romeo ve Juliet balesini besteledi, 1930’ların en popüler filmlerinden biri olan Aleksandr Nevsky’de Ayzenştayn ile birlikte çalıştı; Bulgakov, Rusya’nın 20. yüzyıldaki en favori romanı olan Üstat ile Margarita’yı gizlice yazdı; Pasternak, Doktor Jivago’yu ve Mihail Şolohov, diğer bir muhteşem eser olan Ve Durgun Akardı Don’u yayımladı. “Neden yakınıyorsun?” diye sorardı M. “Şiire yalnızca bu ülkede saygı duyuluyor onun için insanları öldürüyorlar.” - Nadezhda Mandelstam İlk önce Mayakovski söze girdi. Her zamanki gibi gümbür gümbür sesiyle konuşuyor, yumruğunu masaya indiriyor, o zamanlar yanından hiç ayırmadığı ağır bastonunu yere vuruyordu. Şvedşikov’un Potemkin’i derhal yurt dışında satışa çıkarmasını istedi ve bunu yapmazsa tarihe bir hain olarak geçeceğini söyledi. Şvedşikov birkaç kez araya girmeye, birşeyler söylemeye çalıştıysa da çabaları boşaydı. Mayakovski konuşmaya başladı mı kimse ağzını açamazdı. Konuşmasının doruk noktası son derece etkileyici oldu. Lafını bitirince odadan çıkmak üzere arkasına döndü. “Bitirdiniz mi?” dedi Şvedşikov. “Bitirdiyseniz benim de birkaç sözüm olacak.” Mayakovski kapının ağzında durdu, büyük bir vakarla cevap verdi: “Bitirmedim ve beş yüz yıl daha da bitirmeyeceğim. Şvedşikov’ların biri gelir biri gider ama sanat baki kalır. Bunu unutmayın!” Mayakovski’nin intiharından dört gün sonra, Mihail Bulgakov’u öğle uykusundan uyandıran telefon Merkez Komite'den geliyordu. Bulgakov bunun bir şaka olduğunu düşündü ama hiç komik değildi. Merkez Komite şöyle dursun, Komünist Parti’nin hiçbir kademesinde tanıdığı yoktu. O kadar kabuğuna çekilmişti ki, 1929 yılının Temmuz ayında yani on ay önce bütün umutlarını kaybetmiş bir halde Stalin’e bir mektup yazmıştı: “SSCB hükümetiyle görüşmeniz ve Beni, Karım L.Ye. Bulgakova İle (kendisi de bunu istiyor) Birlikte SSCB’den Sınır Dışı Etmeleri talimatı vermeniz için sizden yardım istiyorum. ” Bu isteği reddedilince, 28 Mart 1930’da daha uzun bir mektup yazarak talebini tekrarlamıştı. Uykudan yeni uyanan Bulgakov, saçı başı dağınık, sinirli bir halde telefonu açtı. “Mihail Afanaseviç Bulgakov?” “Evet, evet.” “Yoldaş Stalin sizinle konuşacak.” “Ne Stalin’i? Stalin mi?” Hattın diğer ucunda önce bir sessizlik oldu sonra başka birinin Gürcü aksanıyla konuştuğu duyuldu.
Author:
Andy McSmith
Andy McSmith
Translator:
Ali Erdem Çelebi
Ali Erdem Çelebi
Estimated Reading Time: 11 hrs. 47 min.Page Number: 416Publication Date: October 2018Publisher: 16 Metrekare Yayınları
ISBN: 9786058210530Country: TürkiyeLanguage: TürkçeFormat: Karton kapak

Comments and Reviews

See All
Henüz kayıt yok
100 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.