Rasim Köroğlu'nun şiirlerini ne zaman duysam, hemen Mustafa aklıma gelir. Mustafa'nın o keskin zekasıyla Rasim'in şiir yeteneği gözümün önünden bir sinema şeridi gibi geçer. Mustafa'nın zekasının farkında olmadığı gibi, acaba, Rasim de bugüne kadar şiir yeteneğinin farkında olmadı mı derim. Çünkü Sayın Köroğlu öğretmen olarak ondokuz yıl köylerde çalışmış, Eskişehir'e geleli altı yıl olmuş. Üç yıl önce aramıza katıldığı ilk günlerde, "Sayın hocam, sizin üslubunuz çok farklı, şiirleriniz de çok çok güzel..." denildiğinde bu sözleri çekimser bir tavırla karşılamış ve hiç de itibar eder görünmemişti. Fakat, birlikte olduğumuz, bu, üç yıl içinde katıldığımız toplantılarda okuduğu şiirleriyle tüm dikkatleri üzerine çekmiş ve o esnada orada bulunanlara gıpta ile şiir dinleme zevkini tattırmıştır. Ayrıca bu kısa süre zarfında, Türkiye genelinde açılan şiir yarışmalarında, birincilik dahil, çok sayıda ödül almıştır.
Bu denli duygularımı böylece belirttikten sonra, şiirleriyle de ilgili olarak bazı düşüncelerimi aktarmak istiyorum. Köroğlu'nun şiirleri toplumsal içeriklidir. Çünkü konularını halkın arasından ve günlük yaşamdan gözlemleyerek almaktadır. Tatlı bir hiciv türündedir. Okuyucuyu hem güldürür, hem de uzun uzun düşündürür. Hiciv yönüyle Hayyam'ı, düşündürücü yönüyle Neyzen Tevfik'i andırır.
Üslup akıcı ve yalındır. Anlatımlarında doğallığı kendince bir görev sayar. Zaten istese de süslü püslü cümleler kullanamaz.
Rasim Köroğlu'nun yazmış olduğu şiirlerde hicivle güldürü adeta bütünleşmiş gibidir. Bir başka deyişle içiçedir. Bugüne dek yazılan Türk şiirinde ender görülen olgulardan biridir bu. Hiciv yönüyle Hayyam'ın rubaileri kadar anlamlı ve ağır; güldürü yönüyle de Neyzen Tevfik'in şiirleri kadar düşündürücü ve tatlıdır.
"Bu denli bir yetenekle, bugüne dek nerede kaldın be Rasim" diyor; Türk şiiri için, kendine özgü üslubunla senden çok şey beklediğimi şiir severlere duyurmak istiyor, gözlerinde şiir adına defalarca öpüyorum...
Muharrem Kubat
1999'da yayınlanan Körün Taşı adlı kitabın önsözünden alınmıştır.