Fiziksel düzeyde devamlı ölüyor ve doğuyoruz.
Her dakika milyonlarca hücremiz,eski varoluşlarından yeni iki hücre için vazgeçerek bölünür.
Yaratım,geçmiş onu arkadan yutmaya çalışsa da hayatı ileri iter.
Bize göre kabul edilir olmayan düşüncelere karşı gelme oyununu sürdürürsek, daima kaybederiz.
Önemli olan soru şudur: Tüm bu oyundan vazgeçebilir miyim?
Az sayıda insan bu alternatifi düşünür.
Sarayını odalarını bile görmeye zaman kalmayacak bir hızla inşa eden bir kral gibi, zihinlerimiz kendi labirentlerinin,gizli odalarının yolunu kaybettiler.
Bağımlı kendi icatlarının dairesel tuzağına düşmüştür;suçluluk hissini yok edecek kadar zevk duyamaz;onu bir sonraki dozu almaktan uzak tutacak kadar suçluluk çekmez.
Bu iki duygu sürekli birbiriyle bitmeyen bir dans içindedirler.