Köyden, mujiklerden ayrılmak ona acı geliyordu. ... Yaz ve kış ayları içinde öyle saatler olurdu ki, bu insanlar hayvanlardan daha kötü koşullarda yaşıyor gibi görünür, onlarla yaşamak korkunç bir şeymiş sanılırdı. Kaba, sefil, pis, sarhoşturlar, geçimsizdirler, durmadan kavga ederlerdi, çünkü birbirlerini saymazlar, birbirlerinden korkarlar, şüphe ederlerdi. Meyhaneyi tutan, halkı içirip sarhoş eden kim? Mujik. Cemaat, okul, kilise paralarını iç edip içkiye veren kim? Mujik. Komşusunun malını çalan, evini kundaklayan, bir şişe votka için mahkemede yalancı şahitlik eden kim? Yerel yönetim kurulu toplantılarında olsun, başka toplantılarda olsun mujiklere karşı savaşı ilk açan kim?Mujik. Evet, onlarla yaşamak korkunçtu, ama onlar gene de insan, insanlar gibi ıstırap çekiyor, ağlıyorlar; onların hayatında mazur görülmeyecek hiçbir şey yok. Geceleri her yerlerinin sızlamasına sebep olan ağır işler, şiddetli kışlar, bereketsizlik, darlık. Yardım yok, onu bekleyecekleri yer de yok. Onlardan daha zengin daha güçlü olanlar yardım edemezler, çünkü kendileri de kaba, şerefsiz, sarhoşturlar, kendileri de öyle çirkin çirkin küfrederler. En küçük bir memur veya çiftlik kâtibi mujiklere, serserilere karşı davrandığı gibi davranır; büyüklere, kilise bekçilerine bile "sen" diye hitap eder, buna hakkı olduğunu sanır. Köye sadece hakaret etmek, soymak, korkutmak için gelen menfaatçi, aç gözlü, ahlâk düşkünü insanlardan bir yardım, bir örnek beklenebilir mi?