Okumuş, işsiz insan, hükümetçe de halkça da kuşkuyla karşılanan garip bir yaratıktan başka bir varlık değildi. Hükümet, hem onu aç, işsiz bırakıyor, hem de işsizliğini kuşkuyla karşılayarak altında başka nedenler arıyordu.
"Eski bir sarayın mermer direkleri gibi mavi göğe karşı her türden zulme karşı başkaldıracağız. Bize acısa acısa ancak bizim gibi evi barkı yıkılmış olanlar acır, başkalarından acıma beklemeyelim."
Türkiye, artık demokrasi oldu. Artık Türkiye’de her türlü düşünce serbest olacak. Bir kişiyi düşüncelerinden dolayı hiç kimse tutup şu yalçın kayalıklara sürgün edemeyecek.
İflas etmiş bir adama iş ortaklığı mı öneriyorsun?
Evet, bunda şaşılacak ne var? Sen iflas etmedin ya, senin paran iflas etti. Yeterki insanın yetenekleri, kararı iflas etmesin. Yitirilen para herzaman kazanılabilir.
— Bu iş de bitti gel, oturalım. Yarın gider hükümet adamlarına yola çıkacağımı bildirir, dönerim. Akşam karanlığı basıp da el ayak çekilince (.....) yoluna düşeriz. Güzel dağlarımızdan ayrıldığımıza içimiz yanacak, ama, ben seni bir kardelen çiçeği gibi yanımda taşıyarak bu dağların kokusunu birlikte götüreceğim. Sen de beni seviyorsan bu dağbaşlarının meşe yaprağı, pembe ılgın çiçeği kokularını benim varlığımda koklayabilirsin. İkimiz de bu ıssızlıkların güzelliğini, öldürücü üzüntülerini, keskin kokulu gül bahçeleri gibi her gittiğimiz yere birlikte götüreceğiz. Bu çilekeş mağarayı, burada geçirdiğimiz çok tatlı saatleri ancak ölünce unutabiliriz.