En karanlık zamanlarımızda en derine inmeye istekli olduğumuz bir gerçek. Hayat iyi gidiyorken pek yüzeysel yaşarız; fazla derin düşünmeyiz. Dalgalar kabarınca, kendi dışımıza çıkar, olayların neden bu şekilde aktığını düşünmeye başlarız.
Kaderini ancak sen keşfedebilirsin, senin için hazırlanmış yolu ancak sen bilebilirsin. Burası kalbinin seni davet ettiği yoldur. Nasıl ki koza kelebeği bilmez, halbuki kaderidir onun kelebek olmak. Ancak cesur olursa, cesaret ederse bir yumağın içinde sıkışmış kalmışlıktan, kabuğunu kırarak gökyüzüne, özgürlüğe kanat çırpar. İşte insanoğlunun hikayesi de budur. Asla kaderini baştan bilmez ve eğer geçilmemiş yollardan geçmez, açılmamış kapıları açmazsa, sonunda bir anlamda açılmadan iade olacaktır. Uykularından uyanmanın, özgürlüğe kanat çırpmanın zamanı gelmedi mi?
"Hayatını çekingen biri olarak yaşama dostum. Çık arenaya, eleştirileri unut, sana verilen günlerin armağanıyla özgürce ve büyük oyna. Hayat kısa, yıllar tıpkı sıcak kumsalda parmaklarının arasından akan kumlar gibi çabucak kayıp gidiyor. Sen parıldamak, yeteneklerini gün ışığına çıkarmak için yaratılmışsın. Hayatta bir tek. Başarısızlık vardır, o da denememektir… En büyük başarısızlık, en yüce oyunu oynamak istememek, seni ürküten yerlere doğru yürümemektir.."