Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Çocuklar İçin Dünya Tarihi 4

Krallar ve Kaşifler

Christer Öhman

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
"Her insanın içinde mutlaka bir melek vardır..."
Jean Jacques Rousseau
Jean Jacques Rousseau, "Toplum Sözleşmesi" adında bir kitap yazmıştı. Bu kitapta bir toplumun nasıl örgütlenmesi gerektiğini anlatıyordu. Herkes eşit olmalı ve nasıl bir yönetim istediğine birlikte karar vermeliydi. Yalnızca kral ve bir avuç soylunun ülkeyi yönetmesi doğru değildi. Rousseau'nun kitabı yalnızca Fransa'da değil, bütün Avrupa ve Amerika'da yankı bulmuştu.
Reklam
Oraları görmek kısmet olsa keşke... :)
Cihan Şah çok kez Agra'da oluyordu. Her öğlen halktan birileri huzuruna çıkarak dileklerini ya da şikayetlerini bildiriyordu. Mümtaz, Cihan Şah sefere çıktığında onu izlemişti ve o zaman on dördüncü çocuğuna hamileydi. Çocuğun doğumundan sonra hastalandı. İki gün yüksek ateşle yattı. Bu iki gün boyunca Cihan, onun yanından hiç ayrılmadı. Mümtaz gittikçe zayıflıyordu. Artık uzun süre yaşayamayacağı anlaşılmıştı ve Cihan Şah ağlıyordu. Cihan Şah, Mümtaz'ın son isteğini yerine getirdi. Agra'nın ortasından geçen Yamuna adlı nehirin kıyısına beyaz mermerden büyük bir saray yaptırdı. Bu, o zamana kadar görülmüş en güzel yapıydı. Buraya Tac Mahal adı verildi ve Mümtaz buraya gömüldü. Cihan Şah, 35 yıl daha yaşadı. Öldüğünde o da Mümtaz'ın yanına gömüldü. Tac Mahal bir aşkın anısı olarak hala ışıldıyor.
Galileo Galilei
Galilei, 1600'lü yılların başında İtalya'da yaşamıştı. Bütün Avrupa'nın en tanınmış bilim adamlarından biriydi. Araştırmalarında deneye başvuran ilk bilim adamıydı. Galilei bir teleskop yapmıştı. Bununla yıldız ve gezegenlerin hareketlerini izliyordu Gözlemlerinin sonunda Kopernik'in haklı olduğunu gördü. Güneş Dünya'nın değil Dünya Güneş'in etrafından dönüyordu. Kopernik'i savunmak için bir kitap yazdı. Bunu duyan Papa Galilei'yi Roma'ya çağırdı. En sonunda Galilei görüşlerini inkar etmek zorunda kaldı. Ama sonra kendi kendine söylendi: "Ama hâlâ dönüyor!"
Elini bile kıpırdatmıyor
"Ludvig, her gün saat sekizde bir uşağı tarafından uyandırılıyor. Elleri yıkanıyor ve pantolon giydiriliyor. Sonra yatak odasının kapısı Fransa'nın en önde gelen soylularına açılıyor ve onlar Ludvig'i giydiriyor. Biri ayakkabılarını giydirirken, bir başkası boyunbağını bağlıyor, bir üçüncüsü yeleğini, dördüncü de eldivenlerini giydiriyor. Kahvaltısını yaptıktan sonra birkaç saat çalışan kral, daha sonra da sarayın kilisesindeki ayine katılıyor. Saat birde öğle yemeğini yiyor. O yemeğini yerken saraydaki kadın ve erkekler yemek salonunun duvarları dibine sıralanarak onu seyrediyor. Masada yalnız kral ve kraliçe oturuyor. Kralın kardeşi Orleans Dükü Filip hemen yemek masasının yanında duruyor ve yemeğini bitiren krala ıslak havlu tutuyor. O zaman kral "Kardeşim, sen benimle yiye bilirsin" diyor. Neredeyse her gün aynı sahne tekrarlanıyor. Ve kral böyle dedikten sonra dük masaya oturuyor. Öğleden sonra kral sarayın yakınındaki ormanda ava çıkıyor. Ve akşam oluyor. Dokuzda akşam yemeğini yiyen kral bir saat sonra önde gelen soylu erkek ve kadınlar eşliğinde yatak odasına gidiyor. Eee... koca güneş kralı yatmaya tek başına gidecek değil ya. Soylular kral uyuyana kadar başında bekliyor."
Kırmızı Kalem Yayınevi
Tanrı Kral
"Ludvig, dediğim dedikçi bir kral. Kendi imparatorluğunda her şeye tek başına karar veriyor. Bütün yasalar, vergiler ve ha zinenin harcamaları her zaman tek başına onun kararıyla belirleniyor. Elbette onun da danışmanları var ve bu danışmanlardan bilgi alıyor ama son kararı her zaman kral veriyor. Bütün Fransa ve kralın kendisi krallık görevini Tanrıdan aldığına inanıyor. Bu nedenle ona tartışmasız itaat edilmek zorunda. Ona karşı gelenler yalnızca günah işlemekle kalmıyor, bu günahların cezasını hemen çekmek üzere Bastil zindanlarına atılıyor. XIV. Ludvig, Versailles Sarayı'nda yaşıyor. Paris'ten iki mil uzakta olan bu saray Avrupa'nın en büyük ve en güzel sarayı olarak kabul ediliyor. Merdivenleri mermer olan bu sarayın bütün koltuk ve sandalyeleri altından yapılmış, ipek ve kadifelerle kaplanmış. Sarayın en görkemli yeri aynalı salon denilen bölümü. Bu salonun yüksekliği on üç metre ve uzunluğu yetmiş iki metre olup duvarları baştan aşağı aynalarla kaplı. Sarayın kocaman bir bahçesi var. Çok güzel çiçekler ve çimlerle kaplı. Ağaçlar ve çalılar budanarak piramit şekli verilmiş. Kanallar, yapma göller, çağlayanlar ve balıklarıyla Tanrının yeryüzündeki elçisi denilen Ludvig'e mini bir cennet yapılmış. Sarayın terasının önündeki havuzda tam dokuz yüz çeşme var."
Kırmızı Kalem Yayınevi
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.