Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Krokodil Sokağı

Bruno Schulz

En Beğenilen Krokodil Sokağı Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen Krokodil Sokağı sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Krokodil Sokağı kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Soğuktan ve sıkıntıdan günler, geçen seneden kalma ekmekler gibi sertleşmiş, tatsızlaşmıştı. Tembel bir kayıtsızlık içinde kör bir bıçağı alıp onları iştahsız iştahsız kesmeye başlıyordu insan.
... öğleden sonra annemle yürüyüşe çıkardık. Karanlık koridordan çıkıp parlak gün ışığına doğru adım atardık. Eriyen altınlarla yıkanmış gibi gö­rünen insanların gözleri sanki balla kaplanmıştı. Kısık gözlerle bakarlardı gün ışığına. Üst dudakları dişlerini ortaya çıkararak geri çekilirdi. Bu altın gibi parlayan günde herkes sıcaktan yüzünü buruştururdu. Güneş, kendine tapanlara aynı altın maskeleri zorla giydirirdi adeta. Genç yaşlı-kadın-çocuk ... Herkes birbirini, kalın,altın bir boyadan yüzlerine yapılan bu maskeyle se­lamlardı. Birbirlerinin putperest yüzlerine Şarap Tanrı­sı Baküs'ün zalim gülümseyişiyle gülümserlerdi.
Reklam
Güneş, kendine tapanlara aynı altın maskeleri zorla giydirirdi adeta. Genç-yaşlı-kadın-çocuk ... Herkes birbirini, kalin, altın bir boyadan yüzlerine yapılan bu maskeyle selamlardı. Birbirlerinin putperest yüzlerine Şarap Tanrısı Baküs'ün zalim gülümseyişiyle gülümserlerdi.
Birkaç evi daha geçtikten sonra küçük köyüne dönerken evine yaklaştıkça üstündeki en güzel pazar kıyafetlerini teker teker çıkarıp yavaş yavaş bir köylüye dönüşen adam gibi artık şehir hayatından hiçbir iz taşımamaya başlamıştı.
Gecenin karanlığında yükselen bu güçlü, kuş tüyü yatak yığınını uykusunda delmek veya tamamen keşfetmek istiyordu sanki. Akıntıya karşı yüzen bir yü­zücü gibi uykusunda yatakla savaşıyordu. Gövdesiyle onu koca bir kase dolusu hamur gibi yoğurup, şekilden şekile sokuyordu. Şafak sökerken de geceki çatışmada alt edemediği bu yatak yığınının kıyılarına vurmuş olarak, kan ter içinde, nefes nefese uyandı. Bilinçsizliğinin derinliklerinden yarı uyanmıştı. Kabaran ve mayala­nan -onu yeniden ağır ve beyaz bir hamur dağının içi­ne çeken-yatak etrafında büyürken o hala gecede takılı kalmıştı ve güçlükle nefes alıyordu. Yastıklar, sakinleşen uykusunun üstünde gezineceği geniş, düz bir ovaya dönüşürken o da böyle öğlene kadar uyudu. Bu beyaz yollarda ilerlerken ağır ağır duyu­larına, gün ışığına ve gerçekliğe döndü. Sonunda tren istasyonda durduğunda uyuyan bir yolcunun yaptığı gibi gözlerini açtı.
Herkes bilir ki, yıllar geçip giderken, zaman denilen o tuhaf şey, altıncı ya da küçük ayak parmağı gibi ucube bir on üçüncü ay doğurarak, öteki, farklı, mirasyedi yılları peydahlar. Ucube kelimesini kasten kullandık. Zira bu on üçün­cü ay genelde olgunluğa erişemez. Geç yaşta anne olan bir kadının çocuğu gibi bu ayın büyüyüp gelişmesi de geri kalır. Kambur bir aydır bu. Yarı solmuş bir fidandır. Gerçek değil, gelip geçici bir şeydir. Bütün suç, yazın bunak taşkınlığındadır. Onun şeh­vetli ve gecikmiş canlılık gayretindedir. Bazen ağustos ayının geçip gitmesine rağmen yazın yaşlı, kalın gövdesi alışkanlıkla üretmeye devam eder. Onun çürümüş gövdesinden bu aptal, kısır, mızmız ve yaramaz günler filizlenir. Sonradan akla gelerek eklenmiş gibidirler. Bodur, boş ve işe yaramaz günlerdir bunlar. Şaşkın, ol­dukça gereksiz beyaz günlerdir. Düzensiz ve dengesizce filizlenirler. Bir canavarın parmakları gibi birleşik ve bi­çimsizdirler. Bükülerek yumruğa dönüşürler.
Reklam
kuyrukluyıldız
"Özür dilerim," derdi. "Uzayda sizin kapladığınız bu yerde işim var, kusura bakmayın. Bir dakikalığına biraz yana kayamaz mısınız acaba?"
Sayfa 138Kitabı okudu
777 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.