1960'lar İran'ında Şah Pehlevi’nin baskıcı yönetimine karşı bir tür alegori olarak kaleme alınan ve muhtemelen sansürü aşmak için metaforlarla süslenen öykü, esasen, denizdeki binlerce balıktan bir balık olan Küçük Kara Balık’ın azim ve irade dolu ‘yolculuk’ hikâyesinin anlatımıdır. Behrengi, öyküyü, bir büyükanne balığın ağzından, on binlerce yavrusu ve torununa anlattırır.
Behrengi, ölümünden birkaç ay önce kaleme aldığı ve şöhreti neredeyse yazarının ismini geçen Küçük Kara Balık’ta, ölüm ve mücadele konusundaki görüşlerini şu şekilde ölümsüzleştirir:
“Ölüm çok kolay bir şekilde gelip beni bulabilir, ama yaşayabildiğim sürece kendi ayağımla gidip onu karşılamamalıyım. Lakin olur da bir gün ölümle karşı karşıya gelirsem de çok önemli değil; önemli olan, benim hayatımın veya ölümümün, diğer insanların hayatları üzerinde nasıl bir iz bıraktığı..."