“Her durumun potansiyelini yaşatırız içimizde. Kinetiğe dönüşmemiş yüzlercesini…
En mülayimimizde seri katillik, en gaddarımızda şefkat, muhafazakârımızda hafif meşrep, dişide eril, erde dişilik…
Yedi Uyuyanlar gibi uyurlar içimizde. Güneşin Yedi Uyuyanlar'ın uykularını bölmemek için mağarayı yalayıp geçmesi gibi olaylar da bu yönlerimize temas etmeden geçerlerse ne ala! Uyumaya
devam ederler.”
…
Ne küf tutar?
Gün ışığı görmemiş, nemi üzerinde kalmış, belki bir çekmeceye tıkıştırılmış, halı altı edilmiş, görmezden gelinen hassas şeyler…
Sen görmeyince yok sanırsın da o giderek dünyanı ele geçirmeye, sinsice sarmaya başlar seni…
Ne zaman ki biri yanlışlıkla da olsa dokunur…
Saçılır ortalığa ne varsa…
İşte o zaman…
Açıp havalandırma, küften kurtulma vaktidir.
Ve illa zehirlenmek kaçınılmazdır.
…
Süreyya ve Makar…
Hiç tanış olmamış iki insanın küf tutmuş meselelerini gün yüzüne çıkarması ve kişisel menkıbelerini tamamlamaları için birbirlerine ihtiyaçları var.
Hepimizin olduğu gibi…
Roman örgüsü içine yerleştirilmiş felsefi, bilimsel, siyasi tarih ve kimi zaman spiritüel bilgiler içeren “KÜF”ün, sizlerin de göz ardı
ettiğiniz, bir yerlere hapsolmuş küflerinizle yüzleşmeniz ve kendini kabule geçmiş yaşamlarınıza yardıma vesile olması dileğiyle…
