Ah canım Kujo’m…
Maine eyaletine bağlı olan Castle Rock kasabasında, romana konu olan iki aile yaşar. İlk aile reklam ajansında çalışan Vic, ev hanımı Donna ve dört yaşında oğulları Tadder. İkinci ailede ise araba tamircisi Joe, ev hanımı Charity, oğulları Brett ve köpekleri Kujo…
Kujo çok akıllı, arkadaş canlısı ve çocuklarla çok iyi anlaşan dev bir Saint Bernard köpeğidir. Dev cüssesine rağmen tam bir melektir.
Vic ve Donna’nın arabasının arızalanması üzerine araba tamircisi Joe’yu keşfederler ve arabalarını yaptırırlar. Kujo ile oğulları Tad çok iyi anlaşmışlardır.
Evliliklerinde büyük problem olmasına rağmen on günlüğüne iş seyahatine çıkan Vic, karısı Donna ve Tad’ı evde bırakmıştır. Kitabın can alıcı kısmı Donna’nın Tad ile birlikte arabalarını tekrar tamir ettirmek için tamirci Joe’ya gitmesiyle başlar.
Tamirhaneye vardıklarında hayatları eskisi gibi olmayacaktır. Çünkü birkaç gün önce burnu bir yarasa tarafından ısırılan Kujo artık eskisi gibi sevimli ve arkadaş canlısı bir köpek değildir.
Üçüncü Stephen King kitabımın da sonuna geldim. Kitabın başları beni çok sıktı açıkçası. Ama kitabın hemen hemen yarısından sonra aksiyon başladı. Kujo’ya öyle üzüldüm ki. Birkaç ay önce çocukluğumu beraber geçirdiğim köpeğim öldü, kitabın son cümlesini okuduktan sonra da içim kan ağladı desem yeridir. Duygusallığımdan mıdır bilmem ama kitap beni çok etkiledi.