Kur’an-ı Kerim’in Yazı Tarihi

Melikşah Sezen

Kur’an-ı Kerim’in Yazı Tarihi Quotes

You can find Kur’an-ı Kerim’in Yazı Tarihi quotes, Kur’an-ı Kerim’in Yazı Tarihi book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Besmelenin Mahiyeti
“Kur'ân-ı Kerim'de yer alan tüm besmeleler âyettir Onların âyet olduğunda herhangi bir ihtilaf yoktur. İhtilaf, bu âyetlerin başında bulundukları sürelerin parçası olup olmadığındadır. Bazı âlimlere göre hepsi sürenin parçasıdır. Bazı âlimlere göre süre başlarındaki besmeleler müstakil ve teberrük âyetlerdir. Bazılarına göre sadece Fatiha'da sürenin parçasıdır, kalan kısmında müstakil ve teberrük âyetidir. Söz konusu ihtilaf besmelenin Kur'ân'dan olup olmadığı meselesine dair hükmü değiştirecek bir niteliğe sahip değildir. İmamlara dair aktarılan bazı ifadeler bağlamından koparıldığı için onların bazısının “besmele Kur'ân'dan değildir” dediği zannolunmuştur. Halbuki onun Kur'ân'dan bir âyet olduğu konusunda ittifak vardır.”229 229 İbn Cerir et-Taberi, Câmi'u'l-Beyân fi Tefsiri'l-Kur'ân, 1, s. 92 (kısmi ihtisarla aktarılmıştır); Seyyid Şerif Cürcâni, Şerhu'l-Mevâkyj, (nşr. & çev.) Ömer Türker, İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2015, ITI, s. 463.
Sayfa 102Kitabı okudu
Temas ettiğimiz üzere Kur'ân-ı Azimüşşân yazıya hiç dökulmemiş olsaydı dahi onun mevsukiyetinden şüphe duymamuzı gerektirecek hiçbir durum oluşmayacaktı. Çünkü akl-ı selimin, mütevatir bir haberin mevsukiyetinden şüphe duyması imkân dâhilinde değildir. Fakat hem Hz. Peygamber (s.a.v.) hem ashâb-ı kirâm hem de günümüze değin yaşamış Müslümanlar,
Reklam
Söz konusu yolların hiçbirisinde vahyin zabt, ezber ve muhafazası peygamberin beşeri kabiliyet ve gayretine teslim edilmemiş, inzâl edilen âyetlerin zabt ve muhafazasının Allah Teâlâ himayesinde olduğu âyetle bildirilmiştir. “Vahyi çabucak (ezberine| almak için dilini kımıldatma. Şüphesiz onu toplamak ve okutmak bize aittir”111 meâlindeki âyet-i
Zaten hadis usülü olarak anılan disiplinin yegâne gâyesi, Hz. Peygamber'e ve dine taalluk eden rivayetlerin sıhhatini tespit etmek, zayıf ve asılsız rivayetlerin Müslümanların gündemine girmesini, bizleri yanıltmasını engellemektir. Fakat bugün hadis usülünden ziyade oryantalist bir tenkid usülünün etkisi altında düşündüğümüz için, İslâm tarihinde karşımıza çıkan her rivayete “sıhhati ispatlanana kadar mevzudur” gözüyle bakıyoruz. Bu yaklaşım -farkında olunsun ya da olunmasın- İslâm ahlâkının müsteşrikler eliyle tahrif edildiğinin alametidir. Nitekim biz her rivayete karşı şüpheyle yaklaşarak aslında, selefi salihine, râvilere, hadisleri tedvin eden ulemâya, bu hadisleri ve râvileri tenkit eleğinden geçiren münekkitlere, mezkur müdevvenâtın sıhhati ya da zaafı konusunda oluşan hâkim kabule ve Müslümanların kahir ekseriyetine hüsn-ü zanla bakmayı reddediyoruz. Halbuki bir Müslümanın bu kadar âlimin yalan söylerek, insanları aldatmak, yanıltmak üzere toplandığını, nesiller boyu bu fecaatin sürdürdüğünü yahud daha basit ifadesiyle hepsinin aldandığını ve aldattığını düşünmesi ancak kendisinin aldanmış olmasıyla açıklanabilecek türden bir garabettir.
Şahsi kanaatimiz, ümmi lafzının, okuma yazma bilmeme konusunda mutlak olumsuzluğu yansıtmadığı yönündedir Nitekim sıfât-ı nebi arasında sayılan “fetânet” vasfı, peygamberlerin zamanlarının en zeki, anlayışlı kişileri olmalarını ifade eder.” 78Bu sıfatın lüzumunu ihsas ettiren pek çok unsur bulunmaktadır ve bahs-i diğerdir. Lakin temas edilen vasfa sahip olduğuna itikâd ettiğimiz Hz. Peygamber'in, bugün vasat seviyedeki bir kimsenin dahi birkaç zaman içerisinde çözebildiği okuma-yazma işini 23 senelik risalet döneminde çözememiş ok duğunu varsaymak muhaldir. Nitekim Hz. Peygamber (S.a.v.)in yakın ashabından Hz. Ebü Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Osman, Hz. Zübeyr, Hz. Übey gibi isimlerin tamamı okuma yazma bilmekte ve zaman zaman vahiy kâtipliği yapmaktadırlar. Fakat bununla birlikte yine şahsi kanaatimizce Nebiyy-i Zişân okuma yazmayı vefat edene değin kasıtlı olarak öğrenmemiştir. Çünkü okuma-yazma öğrenimi birer âlet ilimdir. Âlet, gayeye götüren ve ismi ile müsemma olan bir vasıtadan ibarettir. Dolayısıyla Hz. Peygamber (s.a.v.) vahy-i İlâhiye muhatap olarak, zaten arzu edilecek ve ulaşılabilecek nihai hakikate ve ilme muttali kılınmışken79, tekrar okuma yazma emrine ittiba ederek buradan zâhiri vasıtalarla ilim tahsilinde bulunma çabası tabir caizse daha yükseği daha alçakta olan ile değiştirmek gibi bizzat Kur'ân'ın zemmettiği80 türden bir işi gerçekleştirmek olacaktır. 78 Melikşah Sezen, Peygamberlerin Vasıfları ve İsmet Sıfat, İstanbul: Siyer Yayınları, 2019, s. 28-34. 79 Ebü Mansur Muhammed b. Muhammed el-Mâturidi, Tevilâtü'l kuran,VI,S.80 80.Bakara,61)
Peygamberimiz okuma-yazma öğrenmemesil Peygamberlik hücceti daha açık ve ezici olsun, tesiri daha güçlü olsun, hakikati inkâr eden ve yanlışında direten kişiler bu yanlışlarında ısrar etmesinler, şüphe arayanlar da herhangi bir açık kapı bulamasınlar diyedir. Yoksa yazı öğrenmek zatı itibariyle kötü olduğu için ümmi kalmış değildir.” 86 Abdülkâhir el-Cüzcâni, Deldilü”Lİ'câz, (çev.) Osman Güman, İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2015, s. 30.
Reklam
61 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.