Ahmet Davutoğlu’nun araştırma eserleri oldukça bilgilendirici ve faydalı buluyorum. Yorumu hepimize göre değişir lakin bizim siyasetçilerimizin yazdıklarıyla söylediklerinin birbirini tutmadığını biliriz. Çok az kısmı müstesna. Yani yazar olarak doğrularını yazdığını söylediğimiz insanların çoğunun eylem olarak söylediklerinden tutarsız kaldığını
Yalnız, 11 Eylülde birlikte fark edilen husus şu oldu; 11 Ey lül öncesine kadar Amerikan insanı, genelde Batı insanı ama özellikle Amerikan insanı, nerede özgürlük ve güven lik problemi olursa olsun bunu önemsemiyordu. Çünkü kendisinin kendi mekanında özgür ve güvende olduğunu düşünüyordu. Amerika bir özgürlük alanıydı; özgürlük ve güvenlik problemi hiçbir zaman Amerika’ya yansımaya- caktı. Bu aynı şuna benziyor; Marmara’da yaşayan bir in san, eskiden depremleri Erzincan’da, Adana, Van’da olan ve kendisine hiçbir zaman bulaşmayacak olan bir problem gi bi görürdü. Marmara depremleri öyle bir şok yarattı ki, te levizyonda seyredilen bir olguyu, insanların günlük hayatı nın içine soktu. Fukuyama “insanoğlunun arayışı bitmiştir” derken, Batı insanını kastediyordu ve orada da yanılmıştı.
Daha çarpıcı bir ifade ile söylersek, Batı medeniyeti gerçek manada bir küreselleşme testini bugün ilk defa yaşıyor. Diğer medeniyetler, [Çin o kadar değil] özellikle de İslam medeniyeti bu tecrübeyi çok önce yaşamışlardır.
Genellikle biz İslam’ı cemaat dini ve Batı’yı daha bireyci olarak görürüz, ama aslına bakarsanız İslam ile diğer dinleri karşılaştırdığınızda, İslam varoluş idraki bakımından bireyi eksen alan bir dindir. Yani bir tek insan dahi, nerede olursa olsun, hiçbir ara kuruma ihtiyaç hissetmeksizin varoluş idrakine ulaşabilir. Bu çok önemli bir önermedir. Ve buradan çıkarak bir insana, tek bir insana duyulan güven vardır. Mesela Hristiyanlıkta özellikle Katoliklik’te sıradan insana bu güven yoktur. Protestanlık buna tepki olarak doğmuştur.
1920’lerde dinin, 1960’larda ideolojilerin, şimdilerde (2001) ise tarihin sonu ilan edildi. Halbuki insanoğlunun, varoluşunu anlamlandıran bu üç alanın sonunu ilanı, aslında anlamlandırma iddiasının da sonunun ilanı anlamına gelir.
Amerikan toplumunun en kırılgan yönü, kendini aşırı güvenlikte hissettiği için ufak bir güvenlik probleminin dogması hâlinde, anında bunalıma girmesi, paniğe kapılması ve kaos yaşamasıdır. Biz bunalıma çok alışmış bir toplum olduğumuz için bunalım dozu yükselse de vücut ona bir şekilde intibak etmeye çalışır. Ama Amerikan toplumu özellikle ekonomi-politiği istikrarlı olmadığı dönemlerde büyük bunalımlarla yüz yüze kalıyor.
Benim kanaatime göre, insanoğlunun tarih içindeki arayışının ve yürüyüşünün temel unsurları ontolojik güvenlik ve özgürlük arayışıdır. İnsanoğlu güvenlikle ontolojik varoluşunu, özgürlükle de kendini diğer varlıklardan ayıran iradesini tarih sahnesine yansıtır. Dolayısıyla da, insanoğlu kendini mutlak anlamda özgür ve güvenlikte hissetmedikçe tarihin sonu gelmez.