Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

1919-1925

Kürt - İslam Ayaklanması

Uğur Mumcu

Kürt - İslam Ayaklanması Gönderileri

Kürt - İslam Ayaklanması kitaplarını, Kürt - İslam Ayaklanması sözleri ve alıntılarını, Kürt - İslam Ayaklanması yazarlarını, Kürt - İslam Ayaklanması yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Vakit gazetesi Başyazarı Ahmet Emin (Yalman), Gazi Paşa’ya “Kürt Sorunu’na değinmiştiniz” diyerek konuya girmiş ve yanıtı 64 yıl gizlenen şu soruyu sormuştu: “Kürtlük sorunu nedir? Bir iç sorun olarak değinseniz iyi olur.” Gazi Paşa’nın yanıtı şöyleydi: - Kürt Sorunu, bizim, yani Türklerin çıkarları için kesinlikle söz konusu olmaz. Çünkü bizim ulusal sınırlarımız içinde Kürt öğeleri öylesine yerleşmişlerdir ki, pek sınırlı yerlerde yoğun olarak yaşarlar. Bu yoğunluklarını da kaybede ede ve Türklerin içine gire gire öyle bir sınır oluşmuştur ki, Kürtlük adına bir sınır çizmek istesek, Türkiye’yi mahvetmek gerekir. Örneğin Erzurum’a giden, Erzincan’a, Sivas’a giden, Harput’a kadar giden bir sınır çizmek gerekir. Ve hatta Konya çöllerindeki Kürtleri de göz önünde tutmak gerekir.
28 Kasım 1919 günü Mr. Kidston’dan Londra’ya gönderilen raporda da şunlar yazılıydı: “Kürtlere her ne kadar inanmasak da, onları kullanmamız çıkarlarımız gereğidir.”(42)
Reklam
T. B. Hohler, raporunda Ermenilerle Kürtlerin Paris’te bir araya gelip anlaştıklarını, anlaşmanın Şerif Paşa ve Boğos Nubar Paşa arasında imzalandığını belirtir. Hohler’in Seyit Abdülkadir konusundaki değerlendirmesinde Abdülkadir’in “Kürtlerin bağımsızlığı ve Kürtlerin Türkler’den ayrılması konusunda ısrarlı göründüğü” de kaydedilir.(17)
Başta Şeyh Sait olmak üzere 48 kişi ölüm cezasına çarptırıldı. Bunlar arasında Çapakçur Kaymakamı Hilmi Bey’in cezası, geçmiş hizmetleri göz önüne alınarak 15 yıl ağır hapis cezasına çevrildi; diğerlerine çeşitli ağır hapis cezaları verildi; aralarında Cemilpaşazadelerden Ömer, Kadri, Cevdet, Memduh ve Muhittin Beylerle Binbaşı Kâsım’ın bulunduğu
Savcı Ahmet Süreyya Bey, iddianamesini okuduktan sonra şöyle konuştu: - Türkiye’nin doğusundaki illerin bir kısmında bütün dünyanın çeşitli şekillerde öğrendiği bir ayaklanma olayı vardır. Ayaklanma, hiç kuşku yok ki yıllardan beri içerden ve ayaklanma alanı dışından gelen yönlendirmeler ve düşüncelerle eşkıya hareketinin fiilen gözükmesiyle
Mahkemede, Kemal Feyzi ile ilgili raporlar da okundu.(231) Kemal Feyzi, 20 Nisan 1925 günü saat 11’de başlayan sorgusunda Savcı Ahmet Süreyya Bey’e şunları söyledi: - Ben, bağımsız bir Kürdistan kurulması için çok çalıştım. Yıllarca aşiretler içinde yaşadım. Vilayetlerde uğraştım. Ünlü Simko’ya altı ay kâtiplik yaptım. Bütün bu gezilerim ve faaliyetlerimden sonra gördüklerim bana şu kanıyı verdi: Birçokları gibi benim de önceden sandığım bir şeyin bugün ham bir hayal olduğunu anlamış bulunuyorum. Ortada millet denecek bir Kürt topluluğu yokmuş meğer. Benim o eski bütün emellerim ve hayallerim, inançlarım hep boş, yersiz bir kuruntudan başka bir şey değilmiş.
Reklam
Büyükelçi, bu raporuna Askeri Ataşe Binbaşı Harenc’in raporunu eklemişti. Binbaşı Harenc’in raporunda ilginç haberler ve yorumlar vardı. “Şeyh Sait Ayaklanması, dinci, milliyetçi ve cumhuriyet karşıtıdır. Bu etkenlerden hangisinin sonucu belirleyeceği şimdiden kestirilemez. Şu anda Halep’te sürgünde yaşayan, Abdülhamid’in oğullarından Selim Efendi’nin Kürtler tarafından ayaklanmanın başı olarak ya da gelecekteki Kürdistan’ın kralı olarak kabul edildiği söyleniyor.”
Ayaklanmanın odak noktası Nakşibendî tarikatıydı. Hem Şeyh Sait hem Seyit Abdülkadir aynı Nakşibendî kolundan geliyorlardı. Her ikisinin dedesi de Mevlana Halid’in öğrencileriydi. (Nakşibendîlik, 1300’lü yıllarda Buhara kenti yakınlarındaki Kasrı Arifan’ın Nakşibent köyünden Mehmet Bahattinül Üveysül Nakşibendî adlı bir Türk’ün öncülüğünde kurulan bir İslâm tarikatıdır.)(126) Nakşibendî tarikatını Kürtler arasında yayan, Mevlana Halid’di. Süleymaniyeli bir Kürt olan Mevlana Halid, 1800 yılının başında Abdullah Dahlavi’den icazet alarak Nakşibendîliği Kürtlere de benimsetmişti.(127) Bağdat’ta oturan Mevlana Halid, Nakşibendî Kürtler arasında Bağdadi diye de tanınırdı. Destur vererek, müritlerinden bazılarını halife yapmıştı. Bu müritlerden biri Nehri’li Seyit Taha, öbürü de Bismil’in Cilustun köyünden Palulu Şeyh Ali Sebti’ydi.
Hormek Aşireti’nden, yiğitliği ile yöresel söylencelere konu olan Mustafa Zeynel’in torunu Veli Ağa ile Zeynel’in kardeşi, Hallo diye bilinen Halit Ağa’nın sesleri birbirine karışıyordu. - Halit Bey, erkekçe konuşalım. Biz Kürt değiliz. Nemrut’la akrabalığımız yoktur. Siz, Hamidiye Alayı oldunuz, yıllarca birbirimizi kırdık. Bu defa sultan olmak isterseniz, biz size kul olmayız. Biz beylik istemiyoruz. Bırakın kardeşler gibi yaşayalım.
Baytar Nuri’nin babası İbrahim Efendi tarafından kaleme alınan bu muhtıradan sonra Batı Dersim Aşiret Reisleri adına TBMM’ye 25 Kasım 1920 günü şu başvuru yapıldı: “Sevr Anlaşması gereğince Diyarbakır, Elazığ, Van ve Bitlis illerinde bağımsız bir Kürdistan kurulması gerekiyor. Bu nedenle bu oluşturulmalıdır. Yoksa bu hakkı silah zoruyla almaya mecbur kalacağımızı beyan ederiz.”(78) Amaç, bir Kürt devleti kurmaktı. Alişan Bey, Ovacık, Hozat ve Çemişkezek’te aşiret reisleri ile toplantılar yaptı. 45 bin milis hazırdı. Aşiret reisleri, Kürdistan kurmak için yemin ettiler.
310 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.