Yola çıkmaya hazırsanız, Salâh Bey’in deneme vadilerinde merakınızın atına binip nefes almaya bile fırsat bulamadan kâh Japonların kiraz bahçelerine, kâh Neron’un sarayına gidersiniz hele ki Marcel Proust’un alışıla gelmedik bilinmedik hayatı, F. Scott - Zelda Fitzgerald ise sıra dışı çılgın ilişkisi hakkında bilgi alırken F. Scott’un eşi Zelda’ya aşkına şahit oluyorsunuz. Ibsen'le Beckett'in aşık atışları. Onun yazdıklarını hem yeni şeyler öğrenmenin hayretiyle, hem hoşça vakit geçirmenin dudaklarımızın kenarına kondurduğu gülümsemeyle okursunuz. Öyle ki bazı deyişleri ezberleyesiniz gelir.
“Akı sarısına karışmış serüvenler”, “menteşelerinden çıkmış gençlik”, “en balkonlu kahkahalar”, “insanın trenini çuhlatmak”, “kartaldıkça körpeliğe özenen kadınlar”, “kırtıpil ve ebleh yazarlar”, “it oturumundan doğrulup padişahın eteğine varmak”, “zingirdek oturumundaki düşünceler” bunlardan sadece bir örnek
Ahh olağanüstü zevk veren üslubu kaldı ki eh üslup da bir kitabı/yazarı okumak için en önemli nedenlerden biridir nazarımda. Bir sesi, bir insanı, bir durumu, bir ânı tasvir ederken kullandığı (çoğunun ne kastettiğini ancak sezgiyle anlasam da bir su şırıltısı, bir musiki gibi zevk veren) sıfatlar, tanımlamalar, deyişler, dile getirişler, çoğuna katılmadığım (ayrı dünyaların insanlarıyız) görüşlerini kadı kızında olabilecek kusurlar zümresinden addettirerek okutuyor kitaplarını.
Nefes darlığı, şeker, kalp çarpıntısı, yüksek tansiyon türünden rahatsızlığı olanlar bir Salâh Birsel denemesi okumaya kalkışmamalıdır. :)