Okuduğum her kitabında insanın kalbine işleyen hikâyelerle paramparça ediyor.
İstanbul'da 3 çocuğun eski adetlerden olan kuş yakalayıp, ibadethaneler önlerinde para karşılığında satarak özgür kalmalarını, satarken de " Azat buzat, beni cennette gözet" diyerek kuş salanların cennette yerleri olacağını anlatıyorlar. Fukaralık yine had safhada, halktan gariban çocuklar. Çok çabalarla kuş yakalayıp, umduklarını bulamayınca İstanbul'daki o eskiden olan kuşları salarken bir kuşun kulağına bir dua fısıldayıp göğe salmalarının artık insanlığın kalmadığını, gün geçtikçe yüreklerin taşlaştığını gösteriyor. Peygamber efendimizin kuşu ölen bir çocuğa taziyeye gitmesi de dinimizin hayvanlara ne kadar önem verdiğine bir örnektir.
Aklıma çocukken Yeşilırmakta yüzerken bir muhabbet kuşunun omzuma konması geldi. Nefes nefese kalan kuşu beslemiş, evdeki kedimiz malesef öldürmüştü :( . 2 yaşındaki oğlumun kuş hastası oluşu, biraz daha büyüsün de kuş alayım diyordum. Bunu okuduktan sonra yaparsam yanlış yaparım diyebilirim.
Yaklaşık 20 yıldır güvercin besleyen babamın onları atmacalardan koruması, kışın soğukta üşümesinler diye yaptıkları v.b. birçok şey gözümün önüne geliyor.
Sonuç olarak insanlığımızı, vicdanımızı, konuşamayan canlılara karşı merhametli olmayı unutmayalım...