Kutsal İsyan - 3 kitaplarını, Kutsal İsyan - 3 sözleri ve alıntılarını, Kutsal İsyan - 3 yazarlarını, Kutsal İsyan - 3 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
— Rauf(Orbay), her cephede vuruşmakla başlayıp umumî zaferle sona erecek olan bu memleket kurtarma dâvasında, bize kumanda etmek salâhiyet ve kudretine haiz olan tek şahsiyet, Mustafa Kemal Paşa'dır.
Mustafa Kemal, adamın hatırını sorup gönlünü aldıktan sonra:
— Ağa, böyle nereden geliyorsun?
Dedi.
Koca adam (Mevlût Ağa):
— Paşam, Rus gelirken muhacir olmuştum. Çukurova'da idim. Şimdi köyüme dönüyorum.
Diye karşılık verdi.
Mustafa Kemal:
— Fakat ağa, dedi, böyle tehlikeli zamanda insan hiç buraya döner mi? Her taraf yakılıp yıkılmış, ne yiyecek kalmış, ne yakacak... Üstelik Ermeniler de buralara gelip son canlarını kesmek için nöbet bekliyor! Yoksa oralarda geçinemedin mi?
— Hayır, paşam, Çukurova cennet gibi bir yer... Bir eken yüz biçiyor. Allah, millete zeval vermesin, bize tarla da verdiler, çayır da... Hamdolsun uşaklar da çalışkandırlar. Değil Çukurova gibi bir yerden, taştan bile ekmeklerini çıkarırlar. Geçimimiz padişahta bile yoktu. Çok rahattık. Yalnız, son günlerde işittim ki, İstanbul'daki «Irzı kırıklar» bizim Erzurum'u Ermenilere vereceklermiş. Geldim, göreyim bu «namertler» kimin malını kime veriyorlar?
Kâzım Karabekir'i en çok ürküten şey, Mustafa Kemal'in Samsun'a çıktıktan sonra Dokuzuncu ordu Müfettişliği resmî görevini bir yana bırakarak bir ihtilâlci gibi korkusuzca davranmağa başlamaşıydı. Anadolu'ya ayak atar atmaz maskesini atmış, bir antiemperyalist yurtsever olarak elindeki bütün olanakları kullanmağa başlamıştı.
Kâzım Karabekir bu resmî görevi, bir takt çevresinde kullanırken, Mustafa Kemal, Padişahı dışarda tutarak bütün tehlikeli noktalara saldırıyordu. Telgraf genel müdürü Refik Halit (Karay) Mustafa Kemal'in göndermek İstediği her türlü telgrafın çekilmemesini emretmiş, ihtilâli en önemli aracından yoksun etmeğe çalışmıştı.
Doğu Vilâyetlerindeki Türk- Kürt Müslüman halk, azınlıkların sürgün edilmesi ve öldürülmesi işiyle hiç ilgili olmadıkları halde general Antranik'in emrindeki Ermeni Ordusu eliyle acımadan kesilip biçilmişti. Bu şehitlerin tutarının beş yüz bin kişiye yükseldiği söyleniyordu. Bunların hakkını arayan kimse de yoktu.