"Burhan Sönmez, maddenin ve insan ruhunun sırrına ermiş kızılderili bilgelerini andırır. toprakla, insanla, hayatla bütünleşmiş ve toprağının sesini dünyanın sesine katabilmiş düşünlerin mihenk taşlarındandır. bilgeliğin yanında taşır mütevazılığını ya da bütündür onun bilgeliğiyle mütevazılığı." yazarı bu şekilde tanımlamak aslında eserlerinin de genel içeriği hakkında bilgi veriyor.
Gerçek-rüya-hayal aleminde geçmiş ve gelecek arasındaki bir kimlik arayışının hikayesi. Oldukça zorlu bir yolculuk.
"Okuru onların hikâyeleri içinde dolaştırırken, geyiğin, tilkinin, masalın, rüyanın, felsefenin, inancın, gerçeğin ve aşkın, en nihayetinde, insanın insanla karşılaşmasından doğan başkalaşmasının tanıklığı içinde, dünyayı kendi hayatımızla bütünleştirmemiz için bir bakış veriyor. Rinda’yla birlikte, kayıp babasının değil ama onun hikâyesinin peşinde yol alırken Binbir Gece Masalları’ndan, Mevlana’dan, Mem İle Zin’den, Zerdüşt’ten, Gilgameş’ten, Hayyam’dan ve İbni Sina’dan alıntılarla başladığımız her yeni bölümde dağa, taşa, hayvana, bitkiye, kadına, erkeğe, velhasıl rüyaya ve gerçeğe başka bir yerden bakmaya başlıyoruz. Kurgunun mükemmelliği içinde Kuzey’e ilerledikçe anlıyoruz ki bu roman bir kapı: Henüz yazılmamış romanlardan söz ediyor olsak bile, Burhan Sönmez külliyatına giriş kapısı."
Benim için zorlu bir okuma oldu. Keyifli okumalar. 🤓