Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Lacan ve Sinema Sanatı

Mustafa Mencütekin

Lacan ve Sinema Sanatı Gönderileri

Lacan ve Sinema Sanatı kitaplarını, Lacan ve Sinema Sanatı sözleri ve alıntılarını, Lacan ve Sinema Sanatı yazarlarını, Lacan ve Sinema Sanatı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Görüşü benlik ile tanımlayarak, benlik ya da ego, kültürel yapıları ve görüntünün çerçevesini maskeler. Nevrotik semptomlar, dil şürçmeleri, unutmak, rüyadaki imgeler vd. gibi müphem durumlarımızın süreksizliği sosyal içeriğin kaygı merkezli patlamasını belirtir. Psikanalitik kavramlar kesin ve belirli bir şekilde nasıl birşeyin öbürünün yerine geçtiğini açıklar. Kısacası, psikanaliz bir saklama, yerine geçirme, tanımalama kuramıdır. (Saper, 1991: 33)
Laplance ve Pontalis Freud'un 9 Kasım 1915 tarihinde kaleme aldığı Lou Andreas-Salome'ye Mektubu'ndan çok ilginç birkaç satırdan bahseder. Ki bu satırlar psikanalizin ilk günlerinde Freud tarafından nasıl algılandığını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Şimdiki algı ve kabulle karşılaştırıldığında ciddi bir tenakuz belirginleşir. Ne diyordu Freud: "Senelerce düşünsem psikanalizin başkalarına bu kadar çok şey ifade edebileceğine ya da birisinin benim kelimelerimde bu kadar çok şey okuyabileceğine inanmazdım" (2000:v ).
Reklam
Gerçek hem de tüm varlıklarıyla gerçek noksanlıklardan kaçmak; insan bunun için film izler mi? Pekala izler. Kaçar, hayal eder, fantezi kurar ve rahatlar; ümide doğru yol alır. Yaşasın gerçeklerden kaçmaya imkan tanıyan sinema sanatı!
Sayfa 79-80Kitabı okudu
Günümüzde türü ne olursa olsun, ve hangi toplum ve ideoloji tarafından üretilirse üretilsin, sinema bir "entegrasyon sineması" dır ve bu sinema da, "daima, tamamlanmış hissi uyandıran bir eksik kalmayan Öteki" mevcuttur. İnanması ne kadar güç olsa da "eksik kalmayan Öteki'nin dünyası -bakışın ortadan kaybolmasının sonucu-, her şeyin kontrol edildiği bir dünyadır ve bu dünyada, temsiliyet öznenin yerine Öteki'ne aittir" (McGowan, 2007: 128). Büyük Ötekinin özne üzerindeki bu gücünü yok etmenin "anahtarı" öznenin, "Büyük Ötekinin arzunun sırrını taşımadığı, ... aslında onun hiçbir şey saklamadığını" kabullenmesinde yatar. Bu "öznenin özgürlüğünün anahtarıdır". Burada özneyi yanıltan faktör Büyük Ötekinin önemli bir şey ihtiva ettiği, "gizli bir nesne içerdiği" hakkındaki yanılsamadır. Özne, ancak Büyük Ötekinin de kendisi gibi "noksan ol duğunu" anlamak şartı ile "sosyal düzenin kendisi üzerindeki hakimiyetini bozar" (McGovan, 2007: 80). Aksi takdirde, "entegrasyon sineması özneleri özgürlüklerinden uzağa iter"(McGowan, 2007: 129).
Sayfa 71-2Kitabı okudu
"özne anlamın bedelini özgürlüğüyle öder"(McGovan, 2007: 16-17).
"...Sonuç olarak, bir filmin en yaygın rotası arzunun temel doyumsuzluğuna fantazmatik bir çözüm temin etmekten geçer" (McGowan, 2007: 19).
Reklam
...özne hakimiyet arzusu gütmektedir, ancak "bu hakimiyet arzusu özne için mühim değildir;...özne hakimiyet arıyor gibi görünürken, aslında nesneyle bağlantı kurmanın daha az travmatik bir yolunu bulmaya çalışmaktadır" (McGowan, 2007: 11).
Ütopyacılık ve ego ideali bize her yönden baskıyla işlenmiş -televizyondan, filmlerden, popüler müzikten, gazetelerden, reklamlardan- umutsuzca abartılmış bir kişisel mutluluk fikri ve bizim onu talep etme görevimiz şeklinde zuhur eder -benim için, şimdi. Çağdaş toplumun mecburi bir kaidesi olarak tertiplenmiş bir şeydir bu. Eğer peşinden gidilirse, bu sadece umutsuzluğa neden olur ... Arzunun asla tatmin edilemeyeceği ve bizim hep eksik olacağımız fikriyle barışmak zorunda olmak bizim çok daha evladır. (Easthope, 1999:170)
...özne ancak tam olmadığına, kendisinde bir boşluk olduğuna inandığı anda arzusuna, arzusunun belirli bir nesnede olduğuna inanır.
"Fantezide nesne, aynı anda hem oradadır, hem de değildir; aynı anda hem bize yasaklanmıştır, hem de ulaşılabilir tutulmuştur ... Sonucunda, fantezinin yapısı tutarlılık ve bütünlük konularından mahrumdur"; işte tam da bu sebepten "Lacan rüyadan tam da gerektiği anda uyandığımıza inanır"; O'na göre rüyadan uyanılacak an "tam da gerçeğe ulaşılacak ana gelindiğinde" zuhur eder; buradaki sebep "uyanan kişinin, uyandığında bile rüyayı sürdürme" beklentisidir (McGowan, 2007: 167).
Reklam
Arzu ile kişiye "sorgulayarak ve meydan okuyarak" dünyasının değiştirilmesi "telkin" edilir. Fantezide ise, "tatmin edici cevaplar bulunarak" kişinin yaşadığı dünyadan"olduğu gibi hoşnut olması" telkin edilmektedir. Arzu ve fantezi arasında bir denge kurulması gerekir. Kişi kendini fazlasıyla arzu ederken buluyorsa, "kendini ezen sosyal düzen karşıtı bir ayaklanma" ihtimali doğacaktır. Diğer yandan, eğer fazla düş kuruluyor ise, kişi kendini "bu düzenin ebediliğine etkin bir biçimde bağlamak çabasından" vazgeçecektir (McGowan, 2007: 127-128).
Sayfa 59-60Kitabı okudu
...sinema seyirciyi ekrandaki görüntülere dair herhangi bir "soru yöneltemeden şekillendirebilme" özelliğine sahiptir (McGowan, 2007: 124).
"... Fantezinin hazzı nesnelere sahip olmakta değil, nesneleri düzenlemekte yatar" (Cowie, 1997: 133).
26 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.