Letâif-i Lâmi'î

Latîfeler Kitabı

Yaşar Çalışkan

Quotes

See All
Ayağ altında mûr oldu çü yarın Bu gün olmak ne assı dehre Timûr [Yarın karıncanın ayağı altında kalacak olduktan sonra bu gün dünyaya Timur olsan ne fayda var?]
Sayfa 93
Ne Kadar Dayak Gerekecek
Behlül Dîvâne bir gün Hârun Reşid'in dîvânına gelir. Bakar ki Hârun tahtında yok. Hemen Hârun'un yerine geçip pâdişâh gibi oturur. O anda hâcibler gelip Behlül'ü Halife'nin yerinde görürler: "Bre edepsiz deli!" diye bir iki vururlar. Behlül hemen çağlamaya ve gözyaşı döküp ağlamağa başlar. Tam o esnada Hârun çıka gelir. Behlül'ü ağlar bulur ve okşayarak yanına alır: "Niçin ağlıyorsun?" diyerek hâlini hatırını sorar ve yanındaki hâciblere: "Buna n'oldu?" der. Hâcibler: "Ey mü'minlerin emîri, onu sizin yerinize geçmiş oturur gördük. Edeblenmesi için öfkelenip bir iki vurduk. Ondan ötürü ağlar." derler Behlül ileri atılır: "Hayır, ben onların döğmelerine ağlamam. Senin için ağlarım ve sana acıyıp ciğerimi dağlarım. Çünkü ben ömrümde bir kez bu makama oturduğum için bu kadar dayak yedim. Sen ki, her gün oturuyorsun acaba ne kadar dayak gerekecek?" der.
Sayfa 182
Reklam
Tilkinin Lâneti
Bir tilki, av için dolaşırken bir keklik görür ve karşısına geçip durur. Kekliği hayranlıkla seyre dalar. Tilkinin bu hâlini gören keklik: "Hey yâr-ı can; can dostu, ne gördün de böyle hayran hayran bakarsın?" der. Tilki: "Fe tebâreke'l-lâhü ahsene'l-Hâlıkîn*Ey güzeller şâhı, şu senin şehlâ gözlerine vuruldum, yaman bakışlarına
Sayfa 371
Bilenler Bilmeyenler
Nakledildi: Şeyh Şerefüddin, Mevlânâ İzdüddin'e sormuş: "Yüce Allah şeyhleri Kur'an'ın neresinde zikreder?" Mevlânâ cevap verir: "'Âlimleri zikrettiği yerde..." Şeyh merakla sorar: "Efendi hazretleri lütfedip o yeri buyursunlar, tâ ki bu fukara işitip sevinsinler." Mevlânâ: "Eûzubillâhi mine'ş-şeytâni'r-râcim" dedikten sonra besmele çekip Kur'an'dan şu âyeti okumuş. "Hel yestevi'l-lezîne ya'lemûne ve'l-lezîne lâ ya'lemûn * Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" (Zümer Sûresi 9. âyet) Şeyh yine sormuş: "Bu âyette âlimler kimlerdir, şeyhler kimler?" Mevlânâ cevap vermiş: "Bilenler âlimler, bilmeyenler şeyhlerdir."
Sayfa 218
Mîr-Dîvâne
Konya'da şehrin ve civarın sevgilisi Mîr-Dîvane derler bir meczub vardı. Şehrin genç memurlarından biri bu dîvâneyi mescidde görür. Yumuşaklık ve şaka ile yanına varır. Dîvâne bu gence: "Şahım ne okuyorsun?" der. Genç: "Mantık okuyorum." "Tefsir, hadis okusan a!.." "Buna da mîzan (ölçü) ilmi derler." "Şahım sen mîzanı (teraziyi) kuruncaya kadar pazar bir yana dağılır, haberin yok."
Sayfa 176
büyük eksiklik
Pâdîşahlardan biri, cennet köşkü gibi yüce bir saray yaptırarak bin bir çeşit süs, nakış ve zinetle şöhret verdi. Zamanın âlimlerini hâkimlerini ve civarının âmirlerini ve fakirlerini dâvet edip ziyâfet verdi. Ve bunlardan sordu: "Bu sarayın bir kusuru veya görünen bir noksanı var mıdır? Bulunabilir mi?" Hepsi birden: "Bu mükemmel saray her halde cennet köşklerine bedeldir. Hiç bir yerinde noksanı ve haleli yoktur." deyince bir zâhid yerinden kalkıp: "Bir büyük eksiği vardır ki, temeli yokluk üzerine olup, binâsı ebedî değildir. Azrâil her yerinden girer ve ölüm kasırgası kapı ve duvarlarından işler." dedi.
Sayfa 204
Reklam
V'allah İçerem Bi'llah İçmezem
Bir adamı şarap içer diye kadıya götürürler. Kadı sorar: "Bre, gerçek midir?" "Hâşâ sultanım!" "And içer misin?" "Valla içerim, billâh içerim." Yine kadı: "Haydi, şimdi bundan sonra içmemeğe de and iç!" Adam: "Vallah içmem, billâh içmem."
Sayfa 403
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.