Peş peşe üç Livaneli kitabı okudum. Livaneli’nin sevdiğim yönü her kitabının farklı tarzda olması. Arka arkaya bir yazarı okuduğunuz da genelde sıkılır ve aynı şeyleri okuduğunuz hissine kapılırsınız. Ben Livaneli okurken bu hisse kapılmadım, güzel okumalardı. Livaneli kitapları içinde politika ucundan köşesinden hep oluyor ama
Son Ada kitabını bir hayli politik buldum bunun yanı sıra benim bakış açımda demokratik yönetim sistemine karşı farkındalık yarattığını söyleyebilirim.
Balıkçı ve Oğlu kitabı ise mültecilere farklı bir gözle bakmamı sağladı. İçlerinden en beğendiğim ise
“Dünyanın bu bölgesinin tarihi, birbirinin mülküne konma tarihi. Mücadelelerin, savaşların çoğunun altında mülk kavgası var. Boşalan evler, dolan evler, mülk davaları, insanoğlunun barınma ihtiyacı, başının üstünde bir çatı bulunması temel gereksinimi, tarih boyunca birçok trajediye yol açmış. Aynen bu romandaki gibi.”
İnsanlar yaşlanıyordu, bunun ayrıcalığı yoktu ama yaşlanan insanların bir kısmı olgunlaşmış olarak, bir kısmı ise olgunlaşmadan ölüyordu. Bunun püf noktası ise insanın: “Nasıl görünüyorum?” sorusundan, “Nasıl görüyorum?” aşamasına geçmesiydi.
Üzücü olaylardan sonra kitaba elimiz çok gidemedi. Sonra toparlandım bu sefer de kendi kitabımı çıkarmanın heyecanıyla aldığım kitapların kapağını pek açamadım. Oysa geçen yıl sonunda ne güzel kitap listeleri hazırlamıştım. Hedefe çok gidilemedi. Listemde olmazsa olmazları sona sakladim aldım ama paketler yeni senede açılacak, okunacak, alıntılanacak bir güzel...Aldıklarımı şöyle listeyeyim;