Sayın başkan , yemeğini yer, geğirir, sonra açık sarıya boyanmış balkonuna çıkarak uzaklara, uzaklardaki ulusuna bakardı. Ama görmezdi ulusunu. Ulusundan haberi, salt başbakanı, bakanları yoluyla alırdı.
+ Peki ya şu kıçımın üzerindeki kan rengi madalya?
- Efendimiz , basur ameliyatı olduğunuzun gecesinde, siz daha kendinize gelmeden sayın başbakanımız tarafından takılmıştı.
+ Haa. Unutmuşum.
Dört yıldır hiç baklava almadım. Son kez aldığım baklavanın kilosu kaç liraydı, onu da anımsamıyorum, ya gereksinme duymamıştım baklava yemeğe, ya da gözüme çarpmamıştı vitrinlerde.
Evde ne söyleyeceğim karıcığıma, ne diyeceğim, "İşte bu baklavayı şu paraya aldım" Nasıl diyeceğim bunu? Çünkü sorumlu o. Geriye kalan parayla üç çocuk, ben , kendisi ve annesi,bizi geçindirmek zorunda. Paranın on dörtte birinin ilk gün içerisinde yitip gitmesi affedilmez. Hatta bunun üzerine kızılca kıyamet kopar.