Geçmişten Günümüze Polisiye

M. Kemaleddin'in Meraklı Romanları

M. Kemaleddin

M. Kemaleddin'in Meraklı Romanları Hakkında

M. Kemaleddin'in Meraklı Romanları konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.
8/10
1 Kişi
3
Okunma
1
Beğeni
141
Görüntülenme

Hakkında

“Kitabhâne-i Sûdî’nin Meraklı Romanları” üst başlığıyla 1924 yılında kısa maceralardan müteşekkil 16 kitap hâlinde yayımlanan M. Kemaleddin’in polisiyeleri, nakil, tercüme ve adaptasyon ulamlarından hangisine gireceklerine dair belirsizliğe rağmen yerel unsurların incelikli bir şekilde kullanıldığı özgün bir anlatı diline sahiptir. 14 tanesi bulunabilen maceraların büyük kısmında polis hafiyesi Nahit başkahramandır. Diğer hikâyelerde soruşturmacı kahramanlar Prens Naim Paşa, Necla Hanım, Süreyya, Kamil Bey, Ahmet Efendi, Faik Bey gibi bağımsız karakterlerdir. Bununla birlikte, M. Kemaleddin’in polisiyelerinde olay örgüsü kahramanları geri plana itmiş olduğu için, kitaplar, dönemin diğer polisiyelerindeki kahraman merkezli kurgudan bağımsız, merak unsurunun sonuna kadar korunduğu ayrıksı bir külliyat olarak karşımıza çıkmaktadır.
Derleyen:
Banu Öztürk
Banu Öztürk
Tahmini Okuma Süresi: 8 sa. 59 dk.Sayfa Sayısı: 317Basım Tarihi: Temmuz 2023Yayınevi: Ötüken Neşriyat
ISBN: 9786254084928Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

Yazar Hakkında

M. Kemaleddin
M. KemaleddinYazar · 0 kitap
Adına daha çok nâkil, adapte eden ve mütercim olarak rastladığımız M. Kemaleddin’in hayatı hakkında çok fazla bir bilgiye sahip değiliz. Sahte Sherlock Holmes öykülerinden, Kara Hüseyin serisinden ve Nat Pinkerton çevirilerinden tanıdığımız M. Kemaleddin, 1924 yılında Kitabhâne-i Sûdî’nin yayımladığı 28-32 sayfalık on altı polisiye hikâye kitabının yazarı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte, M. Kemaleddin adına Latin harflerinin kabulünden sonra rastlanmamaktadır. Hakkında herhangi bir bilgiye ulaşılamaması ve 1928 yılından sonra ismine herhangi bir şekilde rastlanmaması bu ismin müstear olduğu düşüncesini kuvvetlendirmektedir. Erol Üyepazarcı’dan öğrendiğimize göre, M. Kemaleddin Düyûn-i Umûmîye’ye bağlı Reji İdaresi’nde memurdur (Üyepazarcı 2006:284). O dönemin çevirmenlerinin ve özellikle polisiye çevirmenlerinin aksine çevirelerini Fransızcadan değil İngilizceden yapmaktadır. 1926 yılında Cemiyet Kütüphanesi yayınları arasından çıkan Cinayet Yuvası başlıklı bir Nat Pinkerton dizisi içinde yer alan kitabın başında bu şöyle vurgulanır: “İş bu kitap genç muharrirlerimizden Kemaleddin Bey tarafından kitabın asıl dilinden yeni bir tarz ve üslûpta lisanımıza nakil edilmektedir.” M. Kemaleddin’in çeviri ve adapte ettiği eserleri dışında telif olarak karşımıza çıkan tek eseri bulunmaktadır. On altı hikâyeden meydana gelen polisiyeleri “Kitabnâne-i Sûdî’nin Meraklı Romanları” üst başlığı altında yayımlanır. Küçük boy ve 28-32 sayfadan meydana gelen uzun hikâyeler, ilk örnekleri 19.yüzyılın son çeyreğinde verilmeye başlayan, 1908 yılından sonra ise yoğunlukla basılmaya başlayan polisiye kitapların devamı olarak Cumhuriyet’in erken dönem eserleri arasında yer alır. Her biri ayrı birer kitap olarak 1924 yılında basılan polisiyelerin hangisinin önce basıldığı bilinmemekle birlikte, kitapları hikâyelerin gidişatına göre sıralamak mümkündür. Buna göre hikâyelerin başlıkları şöyledir: 1-Feci Iztıraplar İçinde 2-Siyah Müselles 3-Şişedeki Gözler 4-Kanlı Kurdele 5-Maça Beyi 6-Hafiyenin Nişanlısı 7-Meşûm Diş 8-Vahşi Hayvanlar Pençesinde 9-Sihirli Demet 10-Sahte Nişanlı 11-Yarık Parmak 12-Gizli Kapı 13-Çalınmış Gerdanlık 14-Dirilen Ölü 15-Kızıl Gölge 16-Kesik El. Kızıl Gölge ve Kesik El dışındaki on dört hikâye -kütüphane, sahaf ve özel koleksiyonlarda bulunamaması nedeniyle- Latin harflerine aktarılarak yayınlanmıştır (M. Kemaleddin 2014). Hikâyelerin iç ve dış kapak sayfalarında M. Kemaleddin için “nâkili” ibaresi kullanılmıştır. Bu ibare, bu polisiyelerin özgün mü yoksa adaptasyon mu olduğuyla ilgili akıllarda birtakım soru işaretleri oluşturmaktadır. Birçok çeviri esere imza atmış olan M. Kemaleddin’in çevirdiği kitaplarda gerçek yazarın adının belirtilmemiş olması ve hatta çeviri olduğu bilinen eserlerde bile kahramanların isimlerinin Türkçe olması, olayın Türkiye’de geçmesi gibi durumlarla karşılaşılması “nakil, tercüme, adaptasyon” karmaşasını gündeme getirmektedir. Buna rağmen M. Kemaleddin’in uzun hikâyelerine bakıldığında, adaptasyon ya da nakil olma olasılıkları saklı tutularak, her birinin özgün birer eser olduğunu söylemek yanlış olmaz. Hikâyelerin İstanbul’un dışında, İzmit ve Edirne gibi şehirlerde de geçmesi, yerel unsurların incelikli bir şekilde kullanılması, yerel kahramanların seçilmesi, dönemin lokanta, bar, mağaza, eğlence yerleri, sokak ve mahalle gibi mekânların ayrıntılı anlatımları, gündelik hayatın yansımaları bu düşünceleri desteklemektedir. Erol Üyepazarcı da yazarın üslubu konusuna dikkat çeker (Üyepazarcı 2008:284): Uyarlama yapmanın zor bir sanat olduğuna vurgu yaparak M. Kemaleddin’in bazı hikâyelerinin dönemin Türkiye’sinde geçmesinin imkânsızlığından bahseder. Örnek olarak da Hafiyenin Nişanlısı’nı verir. Kısıtlı olanaklara sahip İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün bir memuru olan polis hafiyesi Nahid’in dönemin ünlü semti Nişantaşı’nda lüks bir dairede uşağıyla birlikte yaşaması, trenin birinci mevkiinde seyahat etmesi vb. abes bir durumdur. Nahid bu yanıyla Avrupa’daki meslektaşlarının görünümünde, “ithal” bir kahramandır. Aslında M. Kemaleddin söz konusu olduğunda bu çok da şaşırtıcı gözükmemektedir. Sahte Sherlock Holmeslerin yazarı ve birçok polisiye eserin çevirmeni olarak yazarın referansları bu noktada kendini belli etmektedir. Bununla beraber Edirne’de geçen Hafiyenin Nişanlısı, Yarık Parmak, Feci Iztıraplar İçinde ve İzmit’te geçen Vahşi Hayvanların Pençesi’nde ya da İstanbul’da geçen Çalınmış Gerdanlık hikâyelerinde olduğu gibi yerel kahramanların ve mahalli unsurların ustalıklı kullanımı, gündelik hayatın birebir görünümleri eserleri çeviri ya da uyarlama olma düşüncesinden uzaklaştırmaktadır. M. Kemaleddin’in hikâyeleri dönemin polisiye serileri arasında yer alan Amanvermez Avni, Cingöz Recai, Fakabasmaz Zihni, Şeytan Hadiye ya da Kandökmez Remzi gibi bir polisiye serisi değildir. Çünkü adı geçen serilerde yer alan hikâyelerde kahraman ister suçlu ister araştıran olsun aynı kişidir. Dolayısıyla okur, suçlu ve/veya araştıranı birçok yönüyle tanıma imkânı bulur. Hatta Cingöz Recai serisinde olduğu gibi suçlu ile araştıran arasında rekabete, arkadaşlığa, birbirini anlamaya dayalı bir ilişki kurulması bile söz konusudur. Bu, hikâyeleri birbirine bağlayan bir unsurdur. M. Kemaleddin’in polisiyelerinde ise durum farklıdır. Hikâyelerin bazılarında yer alan İstanbul Emniyet Müdürlüğü memurlarından polis hafiyesi Nahid hakkında bilinenler birkaç cümle ile sınırlıdır. Bu hikâyelerde Nahid’le ilgili tekrarlanan ve hikâyeler arasında bağlantı kurulmasını sağlayan tek cümle “İstanbul’un en mahir polis hafiyesi” olmasıdır. Hikâyelerin tümüne bakıldığında suç/suçlu/araştıran üçgeninde öne çıkan araştırandan çok suç/suçlu unsurları yani olayın kendisi olur. Olayın çözümü ise bunu besler. Bu durumda araştıran ister “mahir” bir polis hafiyesi olsun ister meraklı ve/veya suçluyu yakalaması gereken “çaresiz” bir kişi olsun ikinci plana itilmiş olur. M. Kemaleddin’in polisiyelerine bu yönden bakıldığında esas olan olay örgüsünün akışıdır. Yazarın anlatımının mükemmelliği ve gelişmelerin ilgi çekiciliği bu eserleri dönemin birçok polisiyesinden ayrı bir yere koymaktadır. Her ne kadar kurgu basit olsa da merak unsurunun hikâyenin sonuna kadar korunuyor olması da M. Kemaleddin’in hikâyelerini farklı kılan özelliklerden biridir.