Vaktiyle, çalıştığım bir gazetede "Okuyucu anketi" düzenlenmişti.
Ankette ki sorulardan biri de, "Gazetemizde hangi yazarların yazmasını istersiniz?" şeklindeydi. Öyle ilginç cevaplar geldi ki, sapıtırsınız... Ama biri, özellikle biri çok ilginçti, hâlâ saklıyorum. İlahiyat'ta öğrenciymiş, ismi mahfuz... Şu yazarların yazmasını istiyormuş:
1.
Okumuyoruz.
Okuyanı keriz yerine koyuyoruz.
Dahası, okumadığımız için "gülünç" ve "acıklı" hatalar yapıyoruz. Sonra da, "Allah Allah, Türkiye neden batıyor yahu diye hayret ediyoruz.
Televizyona çıkıp 60 milyonun huzurunda "Tahir Olgunun (Tahir Alangu demek istiyor!) önemli bir edebiyat eleştirmeni olduğunu söyleyenler mi ararsınız, Kaşgarlı Mahmutla röportaj yapabilmek için günlerce Edebiyat Fakültesi'nin koridorlarını arşınlayan gazeteciler mi, Seyyid Kutub'a mektup yazıp, "Yeni çalışmalarınız var mı? Varsa onlardan birkaçını adresime ücretsiz olarak gönderebilir misiniz?" diyen cami imamlarını mı, ne ararsanız...
Başka bir tezgâhtar kardeşiniz de, bir gün, "Dostoyevski'nin yeni romanı'nı satmaya kalkmıştı da, elimden bir kaza çıkmadan zorlukla uzaklaşmıştım oradan. Neler neler...
Geçen gün kitapçıya girdim, Ferit Edgü'ün bir romanını alacağım. "Eylül'ün Ortasında Bir Yazdı kitabı var mı?" diye sordum.
"O yok" dedi tezgâhtar bayan, "Ama yaz'la ilgili başka bir kitap verebilirim. Gel de çatlama.
Dersin ki gömlek satıyor, "Pantolon uyduramadık gömlek verelim" hesabı.
Kızım ben ne aradığımı çok iyi biliyorum, sen ne sattığını biliyor musun bakalım?
Hadi "Millet olarak okumuyoruz", okumaktan korkuyoruz, biliyoruz ki okuyunca başımız beladan kurtulmayacak; üstelik, bu maaşlarla hangi kitaba para yatıracaksın, zor...
Ama, "fert olarak" da okumuyoruz ki... İşi "okuma"yla olanlar da okumuyor.
Çağdaşlaşmak, asrileşmek adına "alafranga kültür ithalatçılığı'na soyunan, "yükselmek" ve "ilerlemek" fikrini kötü bir Tanzimat alışkanlığı olarak hep "din dışı alanlarda arayan necip Türk ilericisi...
Dine düşman...
Etik'e düşman...
Geleneksel değerlere düşman...