Ama... desene... iş ne erkek, ne sapasağlam, ne çalışkan olmakta! Mahir Bey gibi rezil, Alâaddin Bey gibi küstah, Seniha gibi hayasız olmalıymışız. Bu memlekette iş böyle. Cahiller, dalkavuklar, mürailer rahat rahat yaşıyor.
İnsanların saadet ve felaket diye teheyyüçleri iki kutup gibi ayırmaları ona bazen manâsız görünüyor, haz ve kederi, birbirine geçmiş, perçinlenmiş, her zaman yan yana, iç içe bulunan bir halita gibi tasarlıyordu.
... bir şeyi fazla ümid etmekten çekinir, kendini elinden geldiği kadar tevekküle götürür, fakat yine arzularıyla muvaffakiyetleri arasında muvazene bulamazdı.
"Mahzun gönül! Sükût et! Güneş bulutların arasında da neşr-i envâr eder. Senin bahtın da herkesin bahtı gibidir: Her hayatta fırtına saatleri, kederli, mazlum günler olmak gerek!"