Sosyalist devrim, en derin toplumsal dönüşmedir, insanin insan tarafından sömürülmesinin her türülüsünü ortadan kaldırdığı için özellikle çok sert bir direnmeyle karşılaşır. Çünkü, hükümet eden burjuvazi, uzun süre, hiçbir gücün kontrolü altında olmadan, iktidarın ve zenginliğin sağladığı her çeşit ayrıcalıktan yararlanmiş, durumuna fazlasıyla alışmış, diledigini yapmasına olanak sağlayacak degişmezligine fazlasıyla inanmiştır. Bu nedenle, bu sınıflar, zorla istediklerini yaptirdıklari, siyasi yönetim sanatını öğrenmede yeteneksiz olduklarına inandıkları emekçilerin iktidara geçtiğini gördüklerinde sınırsız bir öfkeye kapılırlar. Hele, bu sade insanlar, çalışanlar, sömürücülerin gözünde en kutsal olan seye, yani özel mülkiyetlerine zarar verdiğinde, somürücü sınıfların asalak olarak yaşamaları olasılığı bile kalmadığinda, artık tahtından indirilmiş olan bu zalimler direnişlerini başlatırlar.
Lenin, Geçiş dönemi sona ermedikçe sömürücüler geriye dönüş umudunu yitirmezler. Bu umut, geriye dönüş eğilimine dönüşür. Ilk ağır bozgundan sonra, devrilmeyi hiç beklemeyen, daha önceleri böyle birşeye inanmayan, düsüncesini bile kabul etmeye yanaşmayan sömürücüler, yitirdikleri «cenneti» yeniden elde etmek, öylesine tatlı bir hayat sürerken ayaktakimı tarafindan yıkıma uğratılan, yoksulluğa (ya da bayağı işlerde çalışmaya) mahkum edilen ailelerini kurtarmak için var güçleriyle, canlarını dişlerine takarak, gözü dönmüsçesine hirsla, yüz kat artan bir kinle savaşa atılırlar, diyordu.