Sosyalizm ve Komünizmin Teorisi

Marksizm Leninizmin İlkeleri IV

Kolektif

Marksizm Leninizmin İlkeleri IV Posts

You can find Marksizm Leninizmin İlkeleri IV books, Marksizm Leninizmin İlkeleri IV quotes and quotes, Marksizm Leninizmin İlkeleri IV authors, Marksizm Leninizmin İlkeleri IV reviews and reviews on 1000Kitap.
Sermaye, insanlar arasindaki ilişkilerin temeline çıkar hesabını oturtur. Para, insanın tüm kişisel niteliklerinin yerini tutar. Marx şöyle yazıyordu: Kapitalist rejimde benim ne olduğum ve ne yapabileceğim, hiçbir zaman kişiliğimle belirlenmiş değildir. Çirkinim fakat en güzel kadını satın alabilirim, öyleyse çirkin değilim, çünkü çirkinliğin itici etkisi parayla sıfıra iner. Topal olduğumu kabul edelim, para bana 24 tane bacak sağlar, o halde topal değilim. Zalim, ahlaksız, çıkar düşkünü, akıl fukarası bir adam olabilirim, fakat para şereflidir. Para yüce değerdir, öyleyse sahibi de iyi insandır. Burjuva toplumunda, bir kutupta tüketici bir çalışma, ekmek parası derdinin ağır yükü insanın belini büker ve onu aptallaştırır. Diğer kutupta hayatın nimetlerinin gereksiz fazlalığı ve yararlı toplumsal çalışmanin olmayışı, Kişide benliğinden kısır bir uzaklaşma eğilimi doğurur. Böyle bir bireycilik insanı fakirleștirir, onda bir iç boşluğu ve melankoliyi yaratır, kişiliğin ikileşmesiyle sonuçlanır. Bozulmakta olan burjuva toplumunda, bu bireycilik kolayca biyolojik, hayvanca bir bencilliğe ve Nietche'nin felsefesiyle parlak biçimde dile getirilen ve faşist dünya görüşünün temel taşını oluşturan üstün insan ideolojiine dönüşür.
Komünizm düşmanlarının, yalan ve iftira yağdırmak için, proletarya diktatörlüğü kadar sık kullandıkları başka bir konu yoktur. Emekçileri yıldırmaya, demokratik isteklerinden yararlanmaya, proletarya diktatörlüğünü yanlış tanıtmaya çalışırlar; bunun, demokrasinin inkarı, bir takım grupların ya da kişilerin diktatörlüğü, keyfi bir siyasi yönetim
Reklam
Sosyalist devrim, en derin toplumsal dönüşmedir, insanin insan tarafından sömürülmesinin her türülüsünü ortadan kaldırdığı için özellikle çok sert bir direnmeyle karşılaşır. Çünkü, hükümet eden burjuvazi, uzun süre, hiçbir gücün kontrolü altında olmadan, iktidarın ve zenginliğin sağladığı her çeşit ayrıcalıktan yararlanmiş, durumuna fazlasıyla alışmış, diledigini yapmasına olanak sağlayacak degişmezligine fazlasıyla inanmiştır. Bu nedenle, bu sınıflar, zorla istediklerini yaptirdıklari, siyasi yönetim sanatını öğrenmede yeteneksiz olduklarına inandıkları emekçilerin iktidara geçtiğini gördüklerinde sınırsız bir öfkeye kapılırlar. Hele, bu sade insanlar, çalışanlar, sömürücülerin gözünde en kutsal olan seye, yani özel mülkiyetlerine zarar verdiğinde, somürücü sınıfların asalak olarak yaşamaları olasılığı bile kalmadığinda, artık tahtından indirilmiş olan bu zalimler direnişlerini başlatırlar. Lenin, Geçiş dönemi sona ermedikçe sömürücüler geriye dönüş umudunu yitirmezler. Bu umut, geriye dönüş eğilimine dönüşür. Ilk ağır bozgundan sonra, devrilmeyi hiç beklemeyen, daha önceleri böyle birşeye inanmayan, düsüncesini bile kabul etmeye yanaşmayan sömürücüler, yitirdikleri «cenneti» yeniden elde etmek, öylesine tatlı bir hayat sürerken ayaktakimı tarafindan yıkıma uğratılan, yoksulluğa (ya da bayağı işlerde çalışmaya) mahkum edilen ailelerini kurtarmak için var güçleriyle, canlarını dişlerine takarak, gözü dönmüsçesine hirsla, yüz kat artan bir kinle savaşa atılırlar, diyordu.
Burjuva bilgin ve yazarlar, sık sık şu savı öne sürerler: Demokrasi zorunlu olarak, partiler arası mücadeleleri, parlamenter muhalefeti şart koşar, derler. Burjuva demokrasisinin bu belirgin özelliklerini saydıktan sonra, sosyalist devletlerde, bu unsurlardan hiçbirinin bulunmadığını söyleyip zafer kazanmış gibi bir tavırla, proletarya diktatörlüğünün demokratik bir rejim olmadığını ileri sürerler. Marksistler ise, bir siyasi rejimin demokratik karakterde olup olmadığına karar vermek için, başka nitelikler ararlar. Siyasi iktidar, hangi çıkarları savunmakta, nasıl bir siyaset gütmektedir? Işte bir yargıya varmak için, Marksistler, temel olarak bunları araştırırlar. Tek bilimsel görüş açısi olan bu düşünüşe göre, burjuva devletlerinde halkın egemenliği söz konusu olamaz, Amerika Birleşik Devletleri'nde, hem birbirleriyle yarışan partiler, hem de Kongre'de muhalefet bulunduğu halde, hükümetin bütün siyaseti, yalnızca, bir avuç milyarderin çkarlarina hizmet eder. Bu ülkede kurulu olan düzen, gerçekte, kapitalist tekellerin diktatörlüğüdür. Ancak proletarya demokrasisi, halkın egemenliği anlamına gelir, çünkü emekçilerin, yani toplumun çoğunluğunun çıkarlarına hizmet eder. Proletarya Devletinin siyasetinin amacı; sömürüyü ortadan kaldırmak, kitlelerin hayat ve kültür düzeylerini yükseltmek, genel barışı savunmak ve halklar arasındaki dostluğu güçlendirmektir. Bu siyaset, halk kitlelerinin ve tüm ilerici insanların en büyük isteklerine cevap verir.
Burjuva propagandasının etkisi ve sosyal demokratların karşı tavır almaları nedeniyle, kapitalist ülkelerdeki bazı insanlar, diktatörlük olursa demokrasi olamaz sanırlar. Ya herkes için demokrasi vardır ve bu durumda diktatörlük olamaz ya da bir sınıfın diktatörlüğü söz konusudur, o halde Demokrasi yoktur diye düşünürler. böyle akıl yürütenler
Proletarya diktatörlüğü, zafere ulaşan, iktidarı ele geçiren proletaryanın yenilen, fakat henüz yok edilmeyen ortadan kalkmayan direnmekten vazgeçmeyen, direnişini bir kat daha şiddetlendiren burjuvaziye karşı savaşıdır.
Reklam