Bugün benim doğu günüm. Beş yaşındayım. Krema kaplı büyük bir pasta duruyor masanın üstünde.
Bir kişi eksik: dayım. Adı Saman. doğum günümde bana hep bir çiçek hediye eder, tek bir çiçek, adı ''Gole Maryam''. Bu bizim adetimiz haline geldi: her doğum günü kutlamasında bir Gole Maryam. Kokusuna bayılıyorum.
Bu kez, dayım yok. Gelmeyecek. Beşinci yaşımın kutlaması için Gole Maryam olmayacak..
Kızın oyuncağı yoktu artık
Rivayete göre alfabenin harfleriyle değişmişti onları
Annenin gülümsemesi yoktu artık
Rivayete göre bir tutam anıyla değişmişti gülüşünü
Babanın gençliği yoktu artık
Rivayete göre birkaç bozuk parayla değişmişti gençliğini
Ve üçü de yavaş yavaş yabancılaşıyordu
İlk yıl hücremi İran'da entelektüel çevrelerce yazıları takip edilen idealist önemli bir gazeteciyle paylaştım. Hücremi onunla paylaştığım için müthiş gurur duyuyordum. Ama bu ünlü direnişçinin tuhaf bir saplantısı vardı: Her sabah televizyonda aynı çizgi filmi izliyordu. Çizgi filmde olağanüstü bir yan yoktu, sayısız yapımdan biriydi. Gazeteci her sabah sarsılmaz bir gayret ve dikkatle onu izliyordu. Bütün bölümleri takip ediyordu, dünyada hiçbir şey küçük kız Nuşabe'nin -çizgi filmin adı buydu- serüvenlerini kaçırmaktan onu alıkoyamazdı.
Bir gün, daha fazla dayanamayarak, ona bu çizgi filmi neden her gün izlediğini sordum. Onun gibi tanınmış, idealist ve politik düşünceleri yüzünden hapsedilmiş bir gazetecinin bu aptal çizgi filmle ilgilenebilmesinin beni şaşırttığını, açıkçası endişelendirdiğini, çünkü bu saplantıyı bir tür gerileme olarak değerlendirdiğimi söyledim.
Adam başını kaldırıp bakışlarını üzerime dikti. Gülümsedi.
Yavaşça yanıtladı sorumu:
-O aptal bir çizgi film değil ve benim de gerilediğim yok, merak etme. Nuşabe karakterini görüyor musun? O çizgi filmde konuşan küçük şişe var ya, işte o benin eşimin sesi.
-Eşinin sesi mi?
-Eşim seslendirme sanatçısı. Bu karakteri seslendiriyor, ben de her sabah onun sesini dinliyorum.
Hücreme dönüp küçük defterime unutmamak için ''Nuşabe'yi yazdım.
"Kışkırtıcı tarz", şeytani yaratıklarca ayartılmamaya çalışan ama aklı tamamen kadının kalçasında ve cinsel organında olan, kadının tek tüyünün bile kendisini dpürı yoldan çıkardığı erkeğin saf ve temiz aklının ırzına geçme niyetinde olma anlamına geliyor.
Onda aydınlanmışların bakışı var. Abbas akan bir yıldız: Uzun bir yaşamı olmayacak, çünkü günün birinde vereceği tüm sevgiyi kalbi artık içinde tutamayacak. Bir gün patlayacak kalbi, umarım dünya onun da sevgisiyle sulanacak.