Çünkü bir çocuk babasını kaybederse ona ‘yetim’ , annesini kaybederse ona ‘öksüz’ denebiliyordu. Ancak dünyanın hiçbir yerinde çocuğunu kaybeden bir baba ya da anneye acısını tarif edecek ne bir sıfat verilebilmiş ne de acıları bir şeye benzetilmişti. Hiçbir sözlükte evlat acısına bir tanımlama yoktu.