İlk insanlar örneğin dörtten fazla çakıltaşını sayamıyorlarmış ve 4 sayısı, çok uzun bir süre insanın sayısal algılamasının sınırı olarak kalmış.Bunun izdüşümleri tarihin çok daha ileri dönemlerine kadar uzanmıştır.Örneğin Romalılar,ilk 4 oğullarına Gaius,Lucius,Marcus,Servius gibisinden özel adlar verirlerken beşinciden itibaren ad vermede sayılara başvururlarmış:Quintus(beş),Sextus(altıncı),Octavius(sekizinci)vb.Babiller şaşılacak denli büyük sayı değerlerine dek varabilmişlerdir
“Bu dizinin ilginç yanı, 5. terimden sonraki ardışık terimlerin oranlarının altın orana çok yakın olmaları 12. terim olan 144’ten sonraki bütün ardışık terimlerin oranlarının ise sürekli olarak 1,61803... olarak çıkmasıdır.”
“Pythagoras’ın adıyla anılan ünlü teorem, daha eski dönemlerin uygarlıklarında bilinmekteydi. Eski Mısır’da işini seven her marangoz, kenarlarının uzunluğu 3-4-5 olan her üçgenin bir dik üçgen olduğunu biliyordu. Daha sonra bu sayıların katları ve azkatları olan (6-8-10), (3/2-2-5/2), (3/4-1-5/4) gibi pratik dik üçgenler de tanındı. Bu teorem, Eukleides’in ünlü eserinin 1. cildinde 47. problem olarak yer alır. Rönesans sonrası Avrupa’sında ‘Marangoz Teoremi’ denmiş; Arap kültüründe kenarları üzerinde karelerin çizili olduğu ikizkenar dik üçgen şekli gelin koltuğunu andırdığı için ‘Gelin Teoremi’ diye adlandırılmış; bizde ise dik kenarları üzerinde karelerin çizili olduğu ikizkenar dik üçgen şekli eşeğin alnına, dik kenarlara bitişik kareler de kulaklarına benzetilerek bir zamanlar ‘Eşek Davası’ olarak öğretilmiştir.”
“Fibonacci sayılarının doğada bu kadar sık olarak karşımıza çıkması bir rastlantı olmayıp çiçek, yaprak vb. oluşumunda doğanın, minimum enerji harcayarak maksimum etki yaratma şeklindeki iç dinamiği ile bağdaştırılmaktadır.”