"Ne günahım vardır? Bana hayatım neden cehennem olmuştur? Çilem ne zaman dolacaktır? Artık hiçbir şey arzu etmiyorum ki keder duyayım. Öyledir de derunumdaki binihaye hüzün nedir? Neden yolların, pembe güllerin üzerine, güneşin üzerine siyah bir tül gerilmiştir? Ben hâlâ arzu etmemekten başka ne arzu ederim?"
"Ne yufka yürekli bir canavarım ben. Anlamadım, gitti. Burada bir şey var: Şu göğsümün altında. Başka türlü bir yürek. Bir insana acırsam canımı veririm, kızarsam canını alırım."
"Gözlerinde kararan yeşillerin gölgesi ve mahzunluğu vardı. Sevilmemişti hiç Necmiye Teyze; evlenmemişti; onu hiç kimse anlamamıştı. Belki bütün hainler gibi o da bunun için haindi."
"Gözün kendi cehveri, etrafındaki adale ve deri çerçevesindeki ürperişlere ve kımıldanışlara muhtaç olmadan, karşısındakinin içine dolan ruh muhtevaları püskürüyordu."
"...otobüs bekleyen üç kişinin zaman zaman aynı istikamete doğru çevrilen bakışlarından omuzlarının veya kollarının bir silkinişine kadar vuran sabırsızlığı kıskandı. İnsanın acele bir işi olmasındaki büyük saadetin kadrini bilselerdi, böyle somurtmazlardı. Ferit gibi, kendi muhayyilesinden bir varlık sebebi dilenmek zorunda kalmadıkça, hiçbir insan, peşinde koştuğu ve hırpalandığı işin zahmetlerini küçük, büyük bir baş belası telâkki etmek hatasından kurtulamayacaktı."
"Delilik var olmuş bir zekânın yok oluşudur; aptallık, var olmamış bir zekânın var olmamaya devam edişidir. Deliliğin hiç olmazsa mazisi şanlı. Aptallığın şerefli bir tarihi bile yok."