Çöl, ölgündür. Ancak bu ölgünlüğe rağmen çölde her şey durmadan değişir. Vadiler tepelere, tepeler vadilere dönüşür... Kum fırtınaları her izi örter. Ancak 7 Ocak 1919'dan bu güne dek Türk paşasının yazdığı destanın izleri hâlâ canlıdır o topraklarda... Bu destanın izlerini bugüne dek hiçbir şey silememiştir... O topraklarda "Çöl Kaplanı"nın efsanesi, onun yazdığı destan, Bedeviler arasında korku ile hâlâ anlatılır...
Destanları ancak kahramanlar yazar. Çünkü onlar, vazifenin bittiği yerde, ölümü göze alarak çalışmaya devam ettikleri için birer kahraman olmuşlardır... Tıpkı "Çöl Kaplanı", Ömer Fahrettin Paşa gibi...
Ruhu şad, hatırası her dem taze olsun...
Anlaşma imzalanmıştı. Günler geçiyordu ama Fahrettin Paşa, Ravza-ı Mutahhara'dan çıkmıyordu. Kılıcını, tabancalarını başı ucundan, kendini ve gönlünü de Peygamber Efendimizin ayakucundan ayırmıyordu... Ancak her geçen gün şiddetini arttıran ateş paşanın sık sık sayıklamasına neden oluyordu. Al battaniyenin üzerinde kıvranan paşa durmadan:
- Hayır teslim olmayacağım! Medine'nin burçlarındaki bayrağımı, Cennet'ül Baki mezarlığındaki şehitlerimi, hastalarımı, mideleri karnına yapışan askerimi ve Efendimizi bırakmayacağım. Bırakmayacağım! Bırakmayacağım, diyordu...
Dur Necip... Yüreğim kanıyor...
Ayağa kalktı. Öfkeliydi. Konuşmasına devam etti: Necip! Necipcik! Söyle bana, ben kılıcımı, bize baş kaldıran şu çapulculara nasıl teslim ederim! Bize karşı ezeli düşmanlarımızla dost olanlara nasıl teslim olurum?
- Böyle mi olmalıydı Necip? Bu kadar basit miydi her şey? Bunca yaptıklarımıza, çektiklerimize ne oldu Necip? Bizler o isyancılara nasıl teslim oluruz? Bunlar çapulcu. Eşkıya! Ben askerimin yüzüne nasıl bakarım Necip?
İrade, hür iken verilir. Düşman çizmesinin gezdiği, sularında gemilerinin bulunduğu memleketin padişahı hür olmaz. Hür karar veremez. Bu yüzden bir değil on tane de İrade-i Seniyye getirseniz de kabulüm değildir!
Mademki bir cariye gibi Mısır'a esir gidecekmişiz, o zaman beş senedir neden kan içinde yüzdük? Niçin ocaklarımızı söndürdük? Niçin bunca aciz kardeşlerimizi kurban ettik?
Düşmanın kahr ve ısrarı alında bunalan Harbiye Nezareti bu emri vermeye mecbur kalmış olabilir. Ancak biz bu hususta kesin emir gelmesini beklemek zorundayız.
Biz Mısır'a esirler kampına değil anavatanımıza gidebiliriz. Asi Şerifler tarafından yağmaya çağrılan ve ellerine bir aslan pöstekisi geçeceğini zanneden keçi çobanları etrafımızda boşuna bekliyorlar!