“Onu görmeliyim.”
“Bu kılıkta olmaz.”
“Tanrı aşkına Leo, sadece bu seferlik...”
“İstisna yok, tatlım. Kardeşlerimi tanıyorum. İçinizden birine elimi versem kolumu kaptırırım.” Uzanarak onun uçuşan saçlarını itti. “Ayrıca... şaperonsuz gitme.”
“Şaperon istemiyorum. Hiç eğlenceli değil.”
“Evet, Beatrix, şaperonun amacı da bu zaten.”
“Pekâlâ, ailemizde bana şaperonluk eden herkes, bir şaperona muhtemelen benden daha çok ihtiyaç duyardı.”
Leo tartışmak üzere ağzını açtı, sonra kapattı.
“Her zaman ailenin geri kalanıyla beraber mi yemek yersin?” diye sordu Christopher alçak sesle.
“Çoğu zaman,” diye cevap verdi Rye da fısıldayarak. “Ağzında yemek varken konuşmazsan ya da patateslerle oynamazsan sorun etmiyorlar.”
“Şundan oldukça eminim ki, Yüzbaşı,” dedi Beatrix, “benim hakkımda ne kdar çok şey öğrenirseniz, benden o kadar hoşlanmayacaksınız. Bu yüzden bu takibi keselim ve birbirimizden hoşlanmadığımızı kabul edelim. Böylece arada kalma zahmetine girmeyiz.”
Genç kadın bu konuda haddinden fazla açık sözlü ve hazır cevaptı. Christopher elinde olmadan keyiflendi. “Korkarım sizi memnun edemeyeceğim.”
“Neden?”
“Çünkü az önce söylediklerinizden sonra sizden hoşlanmaya başladım”
“Atlatırsınız,” dedi Beatrix.
"Daha iyisini bilemeyecek kadar genç ve idealist," dedi Christopher. "Kararını yanlış buluyorum."
"Ben de," diyerek karşı atak yaptı Leo. "Ama maalesef, kız kardeşlerimin hiçbiri kocalarını benim bulmama izin vermedi."