"Razê dehrê ji sipihrê tu nizanî ji cedel
Hîkmeta Dawer e tu ji hîkmetê Dawer meke behs"
(Cedel yoluyla anlayamazsın feleklerin seyrinden âlemin sırlarını
Allah'ın takdir ve hikmetidir, hikmetinden söz etme artık.)
Me ra j' ewwel çi bir xamî kişand axir bi bednamî Ji rengê Se'dî û Camî ji şuhret pê hisîn 'amî.
Kalemin hakkımızda neler yazdığını bilir misin ezelde?
Sonunda kötüye çıkardı adımızı Sadi ile Câmi'nin aşktaki şöhreti gibi âleme ifşa eyledi bizi.
Mela'nın düşüncesinde insanın duyu ve tecrübeleri ile ulaştığı gerçeklerin önemi inkâr edilemez. İnsan için değer ifade eden şey, öncelikle çaba ve gayreti ile ulaştığı bilgilerdir. Bu gayretlerin sonucunda insanın beceri ve kabiliyetleri ön plana çıkar. İnsanın hiç çaba ve gayreti olmadan hakikatlere ulaşması ve bilgi elde etmesi olanaklı değildir. Mela bu düşüncesini çaba ve gayreti olmayan kabiliyetsiz bir talebenin dışarıdan bir telkin ve ders ile hakikate ulaşamayacağını ve doğru ile yanlışı ayırtedemeyeceğini dile getirerek şu şekilde ifade etmiştir:
Her gil û seng dibitin zêri bi tedbiré hekim Qabiliyyet ku nebit hikmetê ustadi çi kit
(Kimyagerin elinde her taş ve çavur dönüşür mü hiç altına Talebenin kabiliyeti yoksa üstadın hikmetli dersi ne yapsın)
Öte yandan Mela, sadece çaba ve gayretin de bizi hedeflerimize ulaştıramayacağını bunun için insanda bir kabiliyetin olması gerektiğini de ifade etmiştir. Böylelikle insan ne kadar çabalarsa çabalasın eğer kendisini hedefe ulaştıracak bir kabiliyeti sözkonusu değilse, o insanın hakikate ulaşması mümkün değildir. Mela, bilginin hâsıl olması için insanın kabiliyetine duyulan ihtiyacı şu beyitinde ifade etmiştir:
Cehde û se'y û teleb bêeserek safi nehin Tunebi perdenişin çaker û qewwadi çi kit
(Sadece istemek ve çalışmak kâfi değildir elbet,
Perde gerisinde kimse yoksa eğer hizmetçiyle cemaat ne yapsın)
Hin ji nêk dêrê ve tên qesta keniştê hin dikin
Ney van im ney ji wan im min derê xemmari bes
Kiliseden gelir bazıları, havraya gider kimisi
Ne onlardanım ne bunlardan bana meyhane kapısı yeter