« Teşekkürler öyleyse,» dedi delikanlı, İtal ya'da yol gösteren ya da tren tarifesi veren herhangi birine söylendiği gibi «teşekkür ederim» ya da «çok teşekkür ederim» ya da «binlerce teşekkür» demedi. Basit bir «teşekkürlerı>, o kadar,
-Evli misin?
-Hayır ama evlenmeyi düşünüyorum.
-Aptalın aptalıymışsın meğer, dedi. Çok kızmışa benziyordu. İnsan evlenmemeli.
-Niye signor maggiore?
-Signor maggiore deme bana!
-İnsan niye evlenmemeli?
-Evlenemez. Evlenemez, dedi öfkeyle. Her şeyi kaybedebilir insan ama bunu kaybedecek durumu yaratmamalı kendine. Kaybedecek durumu yaratmamalı kendine. Kaybedecek durumu yaratmamalı. Kaybedemeyeceği şeyler aramalı...
“Gönlüm kırıldı” diye düşündü. “Böyle duygular içinde olduğuma göre gönlüm mutlaka kırılmıştır.”
Bir süre sonra babasının feneri söndürüp kendi odasına gittiğini duydu. Dışarda ağaçların arasında rüzgarın çıktığını duydu, tel kafesli pencereden serin serin esti rüzgar. Uzun süre yüzü yastığa gömülü yattı, bir süre sonra Prudence’i düşünmeyi unutuverdi, en sonunda da uykuya daldı. Geceleyin uyandığında, kulübenin dışında ağaçların arasında esen rüzgarı, gölün kıyıya çarpan dalgalarını duydu, sonra yeniden uyudu. Sabahleyin sert sert esiyordu rüzgar, dalgalar kıyıya vuruyordu, uzun süre uyanık kaldı, sonra da gönlünün kırılmış olduğunu hatırladı.
«Söyle ona, gitmemiz gerekiyor,» dedi Guy. «Çok hastayız de, param da yok.»
«Arkadaşım kadın düşmanıdır,» dedim, «eski bir kadın düşmanı . »
«Söyle, onu seviyorum.»
Söyledim.