"Sonra derler ki bir gurbet daha var, adı duygusal yalnızlık. Kendi duygularımdan çok uzağa gittiğimde olur. Seviniyor muyum, üzülüyor muyum, aşık mıyım, bir derdim mi var, hiç bilmiyorum. İnsan kendinin gurbetine çıktığında, işte orası en koyu yalnızlıktır. Kalbimi okumayı unutsam eğer, bir el bana değsin ve harfleri yüzüme tutsun isterim. Hecelemeyi yeni söken bir çocukmuşum gibi, otursun biri yanımda ve bana okumayı öğretsin."
Kendi ahlâkî toplumumuz dışında kalanın acısı ve ızdırabı bizi ne kadar az ilgilendiriyor!
Onların acısından kendimizi çabucak uzaklaştırıyoruz, başımızı hemen başka yöne döndürüyoruz, o acı sanki bilinmez ve uzak bir adada süregiden, bizim tavır almamızı gerektirmeyen bir acı.