Günümüz insanı, her şeyi aklıyla çözebileceğini zannetti. Bir çok meçhulü malumuyla yani bilinenlerle çözdü, keşfetti. Lakin bugün insanlık, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir endişe ve evhamın pençesindedir.
Bir adamı karşıdan görüyorsun; uçurumun kenarında gözleri kapalı vaziyette yürüyor. Yanındakine diyorsun ki bu adam düşecek. Nitekim iki, üç adım sonra uçurumdan aşağıyı boyluyor. Şimdi bu adam sen bildin diye mi düştü? Tabiî ki değil. Allah Teâlâ'nın bizim fiillerimizi bilmesi, her yaptığımız fiilin Allah tarafından cebren yaptırıldığı mânâsına gelmez. Bir durumda, bir konumdasın ve o ân yapabileceğin, düşünebileceğin yüz bin fiil var. Yüz bin birinci fiil yok. İşte bu yüz binin dahi Allah tarafından bilinmesine kader denir.
Kalbin istikameti ve onun katettiği yol dünyaya ve bu âleme ait değildir. Kalıbın gittiği yol dünyaya, kalbin gittiği yol ukbâya (âhirete) ve cemâle aittir ki kalbin gittiği o yollar çok yüce âlemlerdir.