Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Metal Fırtına 2 - Kurtuluş

Burak Turna

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Aziz Şehitlerimiz:(
"Komutanım..." "Sus Hakan, seni burada bırakamazdım. Kalkıp gelmem gerektiğini hissettim, senden sonra telefonu kapatır kapatmaz yola çıktık." "Komutanım, kendimi çok garip hissediyorum." "Ben de Hakan. Karşımızda aynı silahlara sahip bizden üç kat kalabalık bir düşman var." "Birazdan karşı karşıya geleceğiz komutanım. Sadece süngülerimiz ve bedenlerimiz." "Yüzyıllar öncesindeki gibi." "Evet komutanım." "Artık konuşma. Vazifelerini yerine getir ve helalleşelim. Nedense içim çok rahat." "Benim de komutanım." "Buradaki şehitlerin ruhu bizi yalnız bırakmaz." "Sanki... Sanki burada gibiler."
Sayfa 197Kitabı okudu
Kahve candır be;)
"Kahretsin, böylesine aptalca bir konuda Mert, böyle bir konuda takılıp kalıyoruz. Sanırım imkânsız bir görevimiz var." "Saçmalama Deniz. Elbette birisini seçeceğiz. Ben bir çay hazırlayayım. Kafam çalışmaz çay içmeden. Sen de ister misin?" "Evet, lütfen. O içmiyor mu?" Tracy bu arada resimlere bakıyordu. "Hayır, kahveden başka hiçbir şey içmez. Bu alışkanlığından vazgeçirmeye çalışıyorum onu ama başaramadım henüz."
Sayfa 213Kitabı okudu
Reklam
Metal Fırtına operasyonu sonrasında Amerika'da çok şey değişmiş, yıllardır resmi kurumlara nüfuz etmek için elinden geleni yapan Sir Eli'nin liderliğindeki bir örgüt olağanüstü yollarla iktidar olmuştu. Kutsal Topraklara yapılan saldırı esnasında da Sir Eli ile gerekli temaslar kurulmuş ve büyük bir medya operasyonu başlatılmıştı. Bu medya operasyonu sayesinde Amerikan kamuoyundaki savaş karşıtlığı neredeyse sıfıra düşmüştü, İran'ın da denkleme dahil olması sayesinde Stillson hükümeti için neredeyse savaşın sınırı kalmamıştı.
Karar vermek üzereydi, basitçe işlerini bitirmesi yeterliydi. Sürünerek diğer askerlerin yanına geldi. Hepsi atmaca gibi hazırdaydılar. Astsubay Rafet, Can Asteğmen'in yanına geldi. "Komutanım, bu askerlerin atış kabiliyetleri çok yüksek. Bunlar normal asker olamaz. îyi de siper alıyorlar, yoksa şimdiye kadar çoktan vurmuş olurduk teker teker onları."
Sayfa 114Kitabı okudu
Bugün Türkiye için çok önemli bir toplantı yapılacaktı. Toplantının İstanbul'da olması da ayrıca önemliydi. Şehrin imar çalışmaları hızla sürüyordu. Dünya hızlı bir sürece girmişti. Küresel bir savaşın ayak sesleri geliyordu. Amerika buradaki çatışmayı kaybetmiş olabilirdi, ama iktidarı bir biçimde ele geçiren Stillson hükümeti, Sir Eli'nin çılgınca isteklerinin aracı olmuş görünüyordu, üstelik Metal Fırtına operasyonundan çok ders çıkarmış olan Rice ve Rumsfeld'in tüm önleme çabalarına rağmen. Toplantı Dolmabahçe Sarayı'nda yapılıyordu. Taraflar, geniş yemek salonunda buluşacaktı. Rusya, Çin ve Hindistan'ın siyasi liderleri katılacaktı toplantıya. Erdoğan salondaki hazırlıkları kontrol ettikten sonra konukların gelmekte olduğu uyarısı ile sarayın bahçesine çıktı ve tören alanına geldi. Protokol gereği yapılan törenlerden sonra yemeğe geçilmiş ve en sonunda özel bir odaya kapanan liderler Türk kahvelerini içerek konuşmaya başlamışlardı. Dört lider ve çevirmenlerinden başka kimse yoktu odada.
Hayır ya, olmasın:(
"Oğlum telefona çok patlama sesi geliyor." "Bizim onlar komutanım. Havancılar sürekli hareket halinde. Siper değiştiriyoruz. Adamlar yoksa hemen vuruyorlar." "Zayiatın çok mu oğlum?" "Komutanım, elliye yakın şehidim var. Bir o kadar da yaralı. Sivillerden de epey kayıp var, ama onları sayamıyoruz."
Sayfa 190Kitabı okudu
Reklam
Abdullah Gül ve bürokratlar havaalanında Türk elçisi tarafından karşılandı. Mert, alanın uzak bir köşesinde makineli tüfeği otomobilinin içerisinde bekliyordu. O uçak havalanıp da görev sona erene kadar oradan ayrılmayacaktı. Selçuk ve diğer Türkler Amerikalı yetkililerin korumasında yolcu uçağına doğru yaklaştılar. Herkesin çok heyecanlı olduğu görülebiliyordu. Büyük bir felaket atlatılmıştı.
Sayfa 247Kitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.